| Ruslar bizi tek parça halinde ele geçirmek istiyorlar, Bu yüzden buradalar. | Open Subtitles | الروس بحاجة لاحتلالنا في قطعة واحدة، وهذا هو السبب في وجودهم هنا |
| İşte Bu yüzden bizim dünyamızda çizgi romanları yayınlamayı kestiler. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في أنها توقفت عن نشر الكتابالهزليفي عالمنا. |
| Bu yüzden de metal her zaman dışlananların kültürü olacak. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في أن المیتال هو دائما ثقافة المهمشة. |
| Belki de sana gerçekten babanı anımsattı. O yüzden kendini o kadar kaptırdın. | Open Subtitles | ربما كان تذكيرك من والدك، وهذا هو السبب الذي حصل حتى في ذلك. |
| İşte Bu yüzden önümüzdeki on yıl içinde Çince konuşuyor olacağız. | Open Subtitles | وهذا هو السبب الذي سيجعلنا جميعا نتحدث الصينية خلال عشر سنوات |
| Ben de Richard'a söyledim, Bu yüzden o kendisi buraya geldi. | Open Subtitles | أبلغت ريتشارد, وهذا هو السبب في انه جاء الى. هنا شخصيا. |
| Ben de Bu yüzden öğretmen oldum. Beni olduğum kişi yaptı. | Open Subtitles | وهذا هو السبب أنني أصبحت معلمـًا جعلني ما أنا عليه الآن |
| İşte Bu yüzden hayatlarımızı, bunu gerçekleştirmek için riske attık. | Open Subtitles | وهذا هو السبب أننا قمنا بالمخاطره بحيواتنا لجعل هذا ممكنا |
| Ve Bu yüzden de gelecek Birleşik Devletler başkanı olacağım. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في أنني سأكون الرئيس المقبل للولايات المتحدة. |
| Ve Bu yüzden de gelecek Birleşik Devletler başkanı olacağım. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في أنني سأكون الرئيس المقبل للولايات المتحدة. |
| Ona çocuk muamelesi yaptın baba ve Bu yüzden o da öyle davranıyor. | Open Subtitles | انت تتعامل معه وكأنه صغير ابي وهذا هو السبب في تصرفه بهذه الطريقة. |
| Bu yüzden Sean'ın da sana karşı bir şeyler hissetiğini biliyorum. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في أنني أعرف شون ديه مشاعر بالنسبة لك. |
| Beni de kontrol etmeye kalktı ve Bu yüzden de, görüşmüyoruz. | Open Subtitles | حاول السيطرة لي وهذا هو السبب نحن لا نتحدث بعد الآن. |
| Bu yüzden siz mankafalar normalden 2 kat daha fazla çalışmak zorundasınız. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في أنني بحاجة لكم البلهاء للعمل مرتين من الصعب. |
| İşte Bu yüzden siz karşımda dizlerinizin üstündesiniz... ..tam tersi olabilecekken. | Open Subtitles | وهذا هو السبب لما أنت على ركبتيك أمامي بدلا من العكس |
| Bu yüzden bu B planı. A planı çok daha güvenli. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في أنها خطة بديلة الخطة أ أكثر أماناً |
| Berbat haldesin, pekala işte Bu yüzden sonunda dışarı gitti. | Open Subtitles | لقد أخفقت، صحيح، وهذا هو السبب أنها خرجت أخيرا هناك. |
| Zaten O yüzden bu geleneksel bir nişan yüzüğü değil. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في لن هذا ليس خاتم الخطوبة التقليدية |
| O yüzden ben de şikayetimi geri çekiyorum. | Open Subtitles | وهذا هو السبب الذي يدفعني أيضاً لإسقاط دعواي |
| Bu nedenle birbirimizle konuşabileceğimizi düşündüm. | Open Subtitles | وهذا هو السبب قلت لنفسي, حسنا, يجب علينا التحدث إلى بعضنا البعض |
| Ben de öyle duydum ve gecikmemin sebebi bu. | Open Subtitles | هذا هو ما كنت قد سمعت، وهذا هو السبب في أنني في وقت متأخر. |
| -Ve benim gibilerin de varoluş nedeni de bu. | Open Subtitles | انها حرب وهذا هو السبب في وجود اناس مثلي |
| Aslında oyunu evden atmanı Bu sebeple istemiştim. | Open Subtitles | وهذا هو السبب الرئيسي في الحقيقة بأني أريد أن أتخلص منها في الشقة |
| ve insanların onu dinleme sebebi de bu. | TED | وهذا هو السبب الذي يجعل الناس يستمعون له |