| Bunu yapan her kimse, kurbanlara çok yaklaşıyor rahat bir şekilde beynini dağıtıyor ve parmak izi bırakmıyor ve açıkça yaptığı işten gurur duyuyor. | Open Subtitles | ما يفعله هو أن يقترب من الضحايا ويرديهم قتلى من دون عناء لا وجود لبصمات وهو فخور بذلك ويجيده |
| Oyuna katılıyor ve babası da orada ve onu izliyor ve oğluyla gurur duyuyor. | Open Subtitles | لقد دخل المباراة ووالده هناك يشاهده وهو فخور جداً |
| Oğlunuz size çok güzel bir Sevgililer günü kartı yaptı ve bununla da gurur duyuyor. | Open Subtitles | لقد صنع لكِ ابنك بطاقة لعيد الحُب. وهو فخور بها. قد تريدين أن تجعليها أمراً مهماً عندما يعود إلى المنزل. |
| Klasik oldular. Onlarla gurur duyuyor. | Open Subtitles | إنها قديمة جداً، وهو فخور بها. |
| - Klasik oldular. Onlarla gurur duyuyor. | Open Subtitles | إنها قديمة جداً، وهو فخور بها. |
| Ve Darren sana iyi arkadaşım demekten gurur duyuyor. | Open Subtitles | وهو فخور باعتبارك صديقه المقرب |
| Merhametli Tanrı bunu görüyor, ve seninle gurur duyuyor. | Open Subtitles | حسنا،الرب يرى هذا وهو فخور بك |
| Seninle gerçekten gurur duyuyor. | Open Subtitles | وهو فخور حقا لك. |
| Ayrıca onların "Efendi" demelerinden gurur duyuyor. | Open Subtitles | "وهو فخور ليُدعي "ليرد |
| Seninle gurur duyuyor. | Open Subtitles | وهو فخور بك |