| Bu, senenin 3. püskürmesi oluyor ve küller Güney Avrupa'ya kadar ulaştı. | Open Subtitles | إنه ثالث ثوران بركاني هذه السنة ووصل الرماد البركاني إلى جنوب أوروبا |
| Yoksa bu sefer de Einstein için çok olası ve mümkün bir şey miydi ki küçük adımlarla ve o olağan dışı bilimsel yolunu izleyerek oraya ulaşmıştı? | TED | أو بالأحرى، هل كان ذلك الإبداع شيئا ممكنا في إطار الفرص والزمان الممكن، لـ أينتشاين طبعًا، ووصل إلى ذلك الاستنتاج باتباع خطوات صغيرة وباتباع مسيرته العلمية الغريبة؟ |
| Kathe bilgileri inceledi, durumu o zamanlar Burke belediye başkanı olan bir üstüne bildirdi ve bu altı ay süren büyük bir soruşturmanın başlamasına yol açtı. | TED | لذلك نظرت كاثي للمعلومة وأخبرت مشرفتها المباشرة ميور بيرك ووصل هذا الأمر لتحقيق كبير دام لستة أشهر |
| Burada güvende hissediyordum sonra kapılar kapanıp garip bir melek geldi. | Open Subtitles | شعرت بالأمان هنا، وبعد ذلك ، أغلقت الأبواب ووصل ملاك عجيب. |
| Pencere camına hızla çarpan bir kuş gibi geldi. | TED | ووصل الأمر وكأنه طائر مسرع ارتطم بأحد أجزاء النافذة. |
| 3 hafta sonra Kennedy havaalanına vardı. | Open Subtitles | ووصل الى الوطن بمطار كيندي بعد ثلاثة اسابيع |
| Kemiklerine ve beynine yayılmıştı. | TED | كان قد انتشر في عظامها، ووصل إلى دماغها. |
| Boğa güreşi dersi varmış ve eve 15 dakika geç gelmiş. | Open Subtitles | لأنه كان يلتقى درساً فى مصارعة الثيران ووصل إلى البيت بعد خمسة عشر دقيقة |
| Paramı aldığım sürece ve çizgi romanlarım satıldığı sürece bana istediğini söyleyebilirdi. | Open Subtitles | دعه يأخذ نقد سريع عليّ. طالما أصبحت ذو راتب ووصل إلى سدادة مجلاتي الهزلية. |
| Savaşçılar, kılıç ve kalkanları ellerinde, bütün gece beklediler, sonra şeytan 10 adamın beklediği kapılara vardı. | Open Subtitles | انتظر الجنود في تلك الليلة حاملين دروعهم و سيوفهم ووصل الشيطان الى الباب بينما هناك 10 رجال ينتظرونه بالداخل |
| 43. sahneyi tekrarlamak için hazırız ve bu senin karavanın kapısına bantlanmıştı. | Open Subtitles | اسمعي, نحن جاهزون كي نتدرب على المشهد 43 ووصل هذا الى عتبة مقطورتك |
| Rüzgar, Habeşistan'a çekirge sürüsü sürükleyecek ve Kahire şehir merkezine getirecekti. | Open Subtitles | الهواء القوي انتشر من اثيوبيا ووصل الى القاهرة بقوة |
| Eğer ben hamile kalır ve Kontes bunu anlarsa bir yıla kalmaz bizi kovar. | Open Subtitles | وسوف تطرد أيا منا من هنا إذا ما حملت ووصل الخبر للكونتيسة |
| ve ikimiz de zirveye çıktık. Yani, bize baksana. | Open Subtitles | ووصل كلانا إلى القمّة، أعني إنظري لحالنا |
| 1940 yilinda esir alinmisken, Almanya'dan henüz kaçmis ve Kuzey Afrika'ya gelmis General Giraud'yu. | Open Subtitles | اعتقل عام 1940 وهرب من المانيا ووصل الى شمال افريقيا |
| Silah sesleri duyulduğu ihbarı geldi, devriyeler olay yerine vardı vurularak öldürülen bu beyaz erkeği buldular. | Open Subtitles | تلقى المراسل مكالمة عن أعيرة نارية أُطلقت ووصل المختصون لموقع الحادث ووجدوا هذا ذكر أبيض أطلق عليه الرصاص حتى الموت |
| Köpek havlıyordu. Üst kattan su sızıntısı var. Tesisatçı geldi. | Open Subtitles | كان الكلب ينبح وهناك تسريب في مياة السقف ووصل اليك , صحيح ؟ |
| Kralın öldürülmüş olduğu berkeley kalesinde kaldı ve hemen sonrasında, yaralanmış biçimde sığınak ararken buraya geldi. | Open Subtitles | هو كان متركز في قلعة بيركيلي حيث قتل الملك ووصل إلى هنا بعد وقت قصير مصاب ويريد المأوى |
| Bu durum yıllar boyunca sürdü, sonunda öyle bir noktaya geldi ki, çıkıp sadece şunu dedim: | Open Subtitles | أنت تعرف، ذهب هذا لسنوات ووصل الأمر إلى نقطة حيث أنا فقط قلت له |
| ve Lily ile Marshall'ın çok büyük kapalı yer düğününün günü geldi bir arp ile birlikte. | Open Subtitles | ووصل يوم زفاف ليلي ومارشال الكبير جدا... مع قيثارة. |
| Wisteria Lane'e çok tehlikeli bir adam geldi. | Open Subtitles | ووصل رجل خطير جداً إلى " شارع "ويستيريا لين |