| Bu, barolar ve sivil halkın yönetimini baltalayan muhalif diktatörlere bir arazi oluşturacaktır. | TED | ويؤدي الى إنشاء مشهد من القادة الحرب المتصارعين ويقوض سيادة القانون والمجتمع المدني. |
| 7. bölümde Jacob, eviyle ilgileniyor... ve harika bir iş çıkarıyor. | Open Subtitles | :الفصل السابع وفيه يعقوب يهتم بأمور منزله ويؤدي بعض الحيل الرائعة |
| Böyle bırakırsak isilik kaparım ve o da enfeksiyona sebep olabilir. | Open Subtitles | قد يصبح لدي التهاب جلدي ويؤدي إلى العدوى لو بقيت هكذا |
| Önce konsantre olamama durumu ve bazı motor beceriler sergileme sonra... | Open Subtitles | : أولاً هناك عدم قابلية للتركيز ويؤدي إلأ إرتفاع الحماس بالحركة |
| Bitki örtüsü yok oldukça iklim değişikliğinin daha hızlı olması olasılığı artacak ve daha fazla çölleşmeye yol açacaktır. | TED | فخسارتنا للغطاء الاخضر يعني اعادة تغير المناخ ويؤدي ذلك الى التصحر |
| Bu yüksek tansiyona, ileri seviyede depresyona neden olabilir. Ölüm oranlarıyla dengeli olan alkol bağımlılığı ve sigara içme ile ilişkili olabilir. | TED | ويؤدي إلى ارتفاع ضغط الدم واكتئاب أعلى متوائمة مع معدلات الوفاة قد تكون مرتبطة أكثر مع تعاطي الكحول أو تدخين السجائر |
| Pakistan'da kadınların her gün yüzleştiği çok ciddi ve bazen ölümle sonuçlanan türde bir taciz. | TED | هذا النوع من المضايقات التي تتعرض لها النساء في باكستان خطير جدا ويؤدي إلى حدوت وفيات في بعض الأحيان. |
| Sürekli enzim akışı kıkırdağı bozmaya başlar ve eklemi güçsüzleştirerek artrite neden olur. | TED | وتتسبب موجات الإنزيمات المستمرة في تدهور حالة الغضروف، ما يضعف المفصل ويؤدي إلى التهاب المفاصل. |
| ve bu muhafaza ve diger başka tekniklere yol açmaktadır. | TED | ويؤدي هذا إلى تحفظات وغيرها من التقنيات |
| Yıllardır gömülü olan çocuklara varlığını miras bırakıyor ve onların kimliklerini alıyor! | Open Subtitles | ترك كل سلعه إلى الأطفال الذين كانوا جثث لسنوات ويؤدي شخصياتهم |
| Bu durum iklîmin istikrârını bozdu ve dünyanın birçok bölgesinde çetin koşullara yol açtı. | Open Subtitles | وهذا يزعزع إستقرار المناخ ويؤدي إلى ظروف قاسية في مناطق كثيرة من العالم |
| Peyotenin Amerikan Yerlileri tarafından ayinde kullanıldığını ve düş benzeri bir sürüklenme hissi yarattığını söylemişti. | Open Subtitles | وقال ان تستخدم بيوت من قبل الهنود الحمر لنصلي ويؤدي الى منام، الانجراف الإحساس. |
| Kalbi temiz olan ve geceleri dua eden bir adam bile kurtboğanlar çiçek açtığında ve güz ayı doğduğunda kurda dönüşebilir. | Open Subtitles | حتى الرجل الذي يكون صافي القلب ويؤدي صلاواته في الليل ربما يصبح ذئب عندما هلاك الذئب يزهر |
| O orospu çocuğunu alıp buraya getirdiğimizde , sen onun kimliğini belirleyeceksin ve sorguyu yöneteceksin . | Open Subtitles | بمجرد ان نحصل على أن ابن العاهرة إلى هنا، سوف تحقق من هويته ويؤدي الاستجواب. |
| Ana koridordan, geçitlere giden ve güvenli yola çıkan bir gizli kapı var. | Open Subtitles | أعرف أن هناك ممر سري يبدأ من باب مخفي في الردهة الرئيسية، من خلال إلى الأنفاق ويؤدي إلى الاسطبلات. |
| Kurşunla temas edenlerin zehirlendiğini kısır kaldığını ve delirdiğini bilmelerine rağmen bilin bakalım, efsanevi su kemerlerine su taşıyan boruları yapmak için hangi metali kullandılar? | Open Subtitles | على الرغم من أنهم كانوا يعلمون بأن لمس الرصاص يسبب تسمم لا محالة منه ..ويؤدي الى العقم والجنون |
| ve daha sonra algılama ve eliminasyondaki silinme tehlikesine karşı önceden tedbir alınmasının yanı sıra diğer ilgili fonksiyonların minimize edilmesini sağlar. | Open Subtitles | ويؤدي بعد ذلك في الكشف والقضاء ، على محو المخاطر قبل حدوثها وكذلك التقليل من المهام المعنية الأخرى |
| Ama doku boğulursa, yani oraya kan gitmezse nekrozdan çürür ve ölümcül olabilir. | Open Subtitles | لكن إذا عانى النسيج من اختناق أي أن تدفق الدم إليه قد توقف، قد يصبح النسيج ميتاً ويؤدي إلى موتك. |
| Bu da hücrenin çoğalmayı tamamlamasını engelleyip ölümüne sebep olur. | TED | مما يمنع الخلايا من إتمام انقسامها، ويؤدي إلى موتها. |
| Başından itibaren katran -siyah, reçineli malzeme- dişleri ve diş etlerini kaplamaya başlıyor, diş minesine zarar veriyor ve sonunda çürüğe sebep oluyor. | TED | من البداية، القطران، وهو مادة سوداء صمغية، يبدأ بتغطية الأسنان واللثة، مما يُضر بمينا الأسنان، ويؤدي إلى التسوّس في النهاية. |