| Bu, o zaman olduğum gibi, genç ve atik bir muhabire ne güzel bir hediyeydi. | TED | ويالها من هدية لي آنذاك كمراسلة شابة متحمسة |
| Ve hatta sizinle iş yapmak büyük bir zevk. | Open Subtitles | إنه لمن دواعي سروري أن أعتني بجوادك ويالها من سعادة عظيمة لعقد صفقة تجارية معك |
| Hayır, kutlama yapıyorum. Yeni bir annem var. Neşeli bir kadın. | Open Subtitles | كلّا أنا أحتفل لقد حصلتى على أُمّ جديدة ويالها من أُمّ ساخنة |
| Degisiklik vakti geldi diye düsündüm, bundan daha iyi bir yolu var miydi? | Open Subtitles | وايضا فكرت انه الوقت المناسب لتغيير صورتك ويالها من طريقة لتبدأ |
| O da komik bir hikaye aslında. | Open Subtitles | لكن بالواقع ويالها من قصة مضحكة أتضح أن الشخص لم يأخذ كل أموالنا |
| Ne ilginçtir ki körfezi bir deniz çölü olmaktan alıkoyan, Arabistan'ın güneşte kavrulmuş kumlarıdır. | Open Subtitles | ويالها من مفارقة رمال بلاد العرب هي التي تَمْنعُ الخليجَ مِنْ أنْ يَكُونَ صحراءَ أخرى في البحرِ. |
| Çok nadiren gelen bir mektubun. Şefkat değil tamamen tavsiye dolu bir mektubun. | Open Subtitles | أنت كنت أسم في نهاية رسالة، ويالها من رسالة رسالة مليئة بالنصائح ولا تحمل شيئا عن الحب |
| Gerçek bir Weequay ziyafeti kesinlikle kaçırılmamalıdır. | Open Subtitles | ويالها من مأدبة حقيقية لا تريدوا ان تفوتوها |
| bir anda ülke çapında meşhur olduk. | Open Subtitles | ويالها من أيام يا بني ..لقد كنا تسلية وطنية |
| Kendini hep çok sıradan görürdü ama muhteşem bir sanatçı ve yazardı. | Open Subtitles | رأت نفسها بأنها كالآخرين تمامًا، ويالها من رسّامة مبدعة وكاتبة |
| Çok iyi ve dürüst bir insan, çok da iyi bir dost. | Open Subtitles | أنها لطيفة جدا وصادقة, ويالها من صديقه جيده. |
| Tesadüfe bak. Avcı olmak istediğini bilmiyordum. Ben bir sonraki işim için Avcı lisansı almaya çalışıyorum. | Open Subtitles | ويالها من مصادفة أنّكَ تودّ الغدوّ صيّاداً، فإنّي أودّ بطاقة صيّادٍ لمهمّتي التالية. |
| Eğer orada çok ihtişamlı, çok mukaddes bir kutsal emanet sergileyebilirsek bu Aziz Peter'e yolculuk eden tüm o hacıları bölecektir. | Open Subtitles | لو تمكنا من عرض اثر مقدس هناك, يالها من رائعه, ويالها من مقدسه, ذالك سوف يحول رحلة كل هؤلاء الحجاج الى القديس بطرس. |
| Halihazırda buruk olan bir tablo için ne kadar da gereksiz bir son. | Open Subtitles | ويالها من خاتمة غير ضروريّة لقصّة مأسويّة من الأصل |
| Ve bu histen, senin mantıklı bir sebep yüzünden gittiğine inanana ve huzur bulana kadar vazgeçmeyeceğim. | Open Subtitles | ولم أتمكن من التخلص من هذا الإحساس إلا بعد أن صدقتُ أنَّكِ قد ذهبتِ وللأبد ويالها من راحةٍ قد شعرتُ بها |
| Teşekkürler doktor. Ne de merak uyandırıcı bir vaazdı. | Open Subtitles | شكراً لكَ، يا دكتور ويالها من محاضرة ملهمة |
| Bütün hasarı tamir etmeye çalıştım. Kurtçuk bulaşmaması bir mucize. | Open Subtitles | لقد حاولتُ تطبيبَ جميعَ الأضرار ويالها من معجزةٍ أنَّ جهازهُ الهضميُّ سليمٌ |
| Ve bu histen, senin mantıklı bir sebep yüzünden gittiğine inanana ve huzur bulana kadar vazgeçmeyeceğim. | Open Subtitles | ولم أتمكن من التخلص من هذا الإحساس إلا بعد أن صدقتُ أنَّكِ قد ذهبتِ وللأبد ويالها من راحةٍ قد شعرتُ بها |
| E-postama yanıt gecikmedi ve şaşırtıcı bir biçimde, aldığım yanıt ilk kez "Üzgünüz. Olmaz. Sağırsınız." | TED | وتلقيتُ ردًا بالبريد الإلكتروني، ويالها من مفاجأة، لأول مرة لا يقالُ لي، "المعذرة! لا، لا تستطيع. |
| Bu bir kültürlerarası kesişimin öyküsü. Bu konuşmayı tarihlerinde ve coğrafyalarında faşizm ile savaşan gruptan daha iyi kim yapabilirdi? | TED | انها قصة عن تواصل بيني للحضارات ويالها من مجموعة ستقوم بهذا الحوار بدلا من تلك المجموعات التي خرجت جراء محاربة الفاشية والتي لها مفاهيمها الثقافية والجغرافية الخاصة بها |