| Bence baban, ülkemize onurluca hizmet etti ve kızının düğününe katılmayı hak ediyor. | Open Subtitles | أعتقد ان أباك خدم دولتنا بكل صدق ، ويستحق ان يحضر زواج أبنته |
| diğerini de hemen öldürebiliriz. Belki de kötü birdir ve hak etmişlerdir. | Open Subtitles | إذن يمكننا قتلك ذلك الشخص في المقابل ربما يكون شريرا ويستحق ذلك |
| Büyük Kanyon tam bir bakir doğa ve tüm övgüleri hak ediyor. | TED | الأخدود العظيم هو حقاً منطقة برية ويستحق كل هذا العمل البطولي. |
| Bu serveti iyi kullanacağımızı ve bunun endişelenmeye değer bir şey olduğunu gösteren ekonomik bir kural yok. | TED | لا يوجد قانون اقتصادي بقول بأننا سنستخدم هذه الثروة بشكل جيد، ويستحق القلق حِيالَه. |
| Herkezin politik görüşlerinin sağlam ve dinlemeye değer olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | انا اوؤمن بأن اي شخص سياسي الرأي ويستحق الجلسه |
| Peki öldürülmeye değecek neyi vardı ki? | Open Subtitles | إذاً ما الذي كان يملكه ويستحق أن يُقتل بسببه؟ |
| Onu aşağıda tek başına bıraktım ve o daha iyisini hakediyor. | Open Subtitles | تركته بالاسفل وحيداً ويستحق منى أكثر من ذلك |
| Böyle bir araban varsa, soyulmayı ve dayak yemeyi hak etmişsindir. | Open Subtitles | أي شخص يمئة ألف دولار على شراء سيارة يستحق ان تُسرق سيارته ويستحق أن تُركل مؤخرته أيضاً |
| O, bu ülke için hayatını tehlikeye attı ve bu saygıyı hak ediyor. | Open Subtitles | جازف ويتني بحياته لهذه البلاد ويستحق الترحيب به كبطل |
| Biz bu adamların rehabilite olduklarından emin olmak zorunda değiliz... ama bu adam cezasını çekmiş ve ikinci bir şansı hak ediyor, değil mi? | Open Subtitles | نحن لسنا مسؤلين عن التأكد من ان هؤلاء الناس اعيد تأهيلهم لكن هذا الرجل انهى محكوميته ويستحق فرصة ثانية اليس كذلك ؟ |
| En iyi stajyerlerimizden ve finansal desteği de hak ediyor. | Open Subtitles | إنه واحد من أفضل المُتدربين ويستحق بجدارة مُساعدة مالية جِراح طلقة نارية |
| Senin gibi muhtesem birini hak ediyor. | Open Subtitles | ويستحق أنّ يشارك حياته مع إنسانة مذهلة مثلكِ |
| Yapacağından veya benin yapabileceklerimden daha kötüsünü hak ediyor. | Open Subtitles | ويستحق أسوأ بكثير من اي شيء أنا أو انت يمكن ان نفعله |
| Artie mükemmel biri, şartlar olmadan açıkça ve gururla sevilmeyi hak ediyor. | Open Subtitles | ارتي رجل رائع , ويستحق بأن يُحب عن بإنفتاح .وبفخر , وبدون شروط |
| Çünkü o sormadan hayatını çaldığın bir kişi. - Uğruna savaşılmayı hak ediyor. | Open Subtitles | لأنّه امرؤ سُلبت حياته بلا إذن، ويستحق أن نناضل لأجله. |
| O da bizden biri ve bizler gibi o da suçlarının affedilmesini hak ediyor. | Open Subtitles | إنه واحد منا ويستحق العفو على جرائمه .مثل بقيتنا تماماً .. |
| O öldürdüğüm insanlar içinde hatırlamaya değer tek insandı. | Open Subtitles | لقد كان الرجل الوحيد الذى قتلته ويستحق أن أتذكره |
| Sana 10 milyon dolar değer biçip, bundan hâlâ kâr edebilen çok adam yoktur. | Open Subtitles | لا يوجد مثله الكثير من يكلفنا تعاقد ب10مليون دولار ويستحق أن نبقيه معنا |
| Burası benim parçası olmaktan gurur duyduğum ve uğrunda savaşmaya değer bir yer. | Open Subtitles | وهو شيء أنا فخورة لكوني جزءًا منها، ويستحق الصراع لأجله. |
| Başka birisiyle paylaşmaya değer neyim var?" | TED | ما الذي أمتلكه ويستحق أن أتشاركه مع غيري؟" |
| Neredeyse geldik, değecek! | Open Subtitles | لقد شارفنا على الوصول ويستحق الأمر المحاولة |
| O sıcak ve mükemmel bir insan, daha iyisini hakediyor, özellikle ailesinden. | Open Subtitles | هذا إنسان طيب ورائع. ويستحق المزيد, وخصوصاً من عائلته. |