| İşte oturuyor ve okuyor bunlar da nefes alış-verişi. | TED | لذا فهو يجلس ويقرأ وهذا هو شهيقه وزفيره. |
| Onu bir görmelisiniz. Sigarasını içiyor, gazete okuyor. | Open Subtitles | حسناً ، يتوجب عليك رؤيته وهو يُدخن السيجار ويقرأ الجريدة |
| Biraz maço, çok okuyor. | Open Subtitles | صاحب روح عالية مفتول العضلات لديه جسد جميل, ويقرأ كثيراً |
| Sanırım ben küçükken, babam gece boyunca bana okurdu. | Open Subtitles | أعتقد لأنه عندما كنت صغيرة، كان أبي يسهر ويقرأ لي إياها |
| Bekleme odasında oturup çocuk dergisi okuyordu. | Open Subtitles | كان يجلس في غرفة الإنتظار ويقرأ عناوين المجلات |
| O da bana talimatları okur. | Open Subtitles | مثل الاطفال ويقرأ كتيب التعليمات لاجهزة الكهربائية |
| Uyumak için biryere yattım. Uyumaya başlarbaşlamaz, bir rüya gördüm. Sırtında çok ağıryükü olan, ve kitap okuyan biradam gördüm. | Open Subtitles | استليقت في مكان لكي أنام وبينما أنام رأيت رؤيا رأيت رجلاً وعلى ظهره حمل عظيم ثقيل ويقرأ كتاباً |
| ve o işe yaramaz oğlumu bulursan, iPod dinleyip dergi okuyorsa, söyle tembel herife biraz işe yarasın! | Open Subtitles | وإن وجدت الفتى السيء يستمع للآي بود ويقرأ المجلات أخبري الكسول اللعين بأن يقوم ببعض العمل! |
| Sağlık aletlerinden daha iyi ve parmak ucundan kalp atışlarını okuyabiliyor. | Open Subtitles | إنه أكثر دقة من الجهاز الطبي ويقرأ ضربات قلبه عبر بصمة إصبعه |
| Psikiyatristim ona daha fazla ihtiyacım olmadığını söylüyor bu nedenle sadece bir kenarda oturup kitap okuyor. | Open Subtitles | قال طبيبي النفسيّ بأني ما عدت بحاجة إليه لذا يجلس الآن عند الزاوية ويقرأ |
| Birinin farklı diller konuşabiliyor ya da haftada bir kitap okuyor olması çıkılabilir biri olduğunu göstermez. | Open Subtitles | فقط لأن الرجل بإمكانه أن يتحدث بلغة أجنبيه ويقرأ كتاب في أسبوع لا يعني أنهُ المناسب للمواعدة |
| Sikim sandalyede oturuyor, bir pipo yakıp gazete okuyor. | Open Subtitles | قضيبي جالس على كرسي ويدخن السجائر ويقرأ الجريدة قضيبي مثل بينج كروسبي |
| Kişisel e-postalarını okuyor, tarayıcısının geçmişine ve internet siparişlerine bakıyor. | Open Subtitles | ويقرأ بريده الإلكتروني الشخصي يبحث في سجل المتصفح والمشتريات عبر الانترنت |
| Günlüğümü okuyor. Ve bunlardan gurur mu duyuyor? | Open Subtitles | ويقرأ يومياتى , وهو فخور بذلك ؟ |
| O her zaman bir dedektif olmak istemişti o geç saatlere kadar kapanır,Hardy Boys hikayelerini okurdu. | Open Subtitles | اراد دائما ان يكون تحري كان يظل مستيقظا لوقت متأخر ويقرأ قصص الاولاد الجريئة تحت البطانية |
| Her gece viskisine gömülür bu koltuğa oturup İncil'ini okurdu. | Open Subtitles | كل ليلة يسكب له كأسً من الاسكتلندي يجلس على هذا الكرسي ويقرأ الكتاب المقدس |
| Her sabah işe gitmeden önce masada oturur ve bir fincan kahve eşliğinde gazetesini okurdu. | Open Subtitles | وكل صباح قبل ذهابه للعمل كان يجلس أمام الطاولة ويقرأ الصحيفة ويرتشف القهوة |
| Şiir yazıyor, kitap okuyordu. | TED | كان يكتبُ الشعرَ ويقرأ الكتبَ، |
| "Sanki mektuplarımı bulmuştu hepsini teker teker okuyordu | Open Subtitles | شعرت أنه وجد خطاباتي ويقرأ" كل واحد منها بصوت عال |
| Macon her gün buraya gelip Yasaklı büyüler hakkında bulabildiği tüm kitapları okur. | Open Subtitles | يأتي مايكن كل يوم إلى هنا ويقرأ كل ما يقدر عليه من أجل التعويذة المحرّمة |
| Kafedeki şu, sadece kahve içip gazete okuyan adam gibi. | Open Subtitles | كذلك الرجل الذي أراه أحـياناً في المقهى، يشرب القهوة ويقرأ الجريدة، فقط لا غير! |
| ve o işe yaramaz oğlumu bulursan, iPod dinleyip dergi okuyorsa, söyle tembel herife biraz işe yarasın! | Open Subtitles | وإن وجدت الفتى السيء يستمع للآي بود ويقرأ المجلات أخبري الكسول اللعين بأن يقوم ببعض العمل! |
| Sadece hayal edin, bir sınıfta bir öğretmen tahtaya yazıyor ve göremeyen bu öğrenci görsel olmayan arayüzleri kullanarak yazılanları görebiliyor ve okuyabiliyor. | TED | تخيل فقط, في الفصل الأستاذ يكتب علي السبوره السوداء ويمكن لطالب غير مبصر أن يري ويقرأ ما يكتب الأستاذ بإستخدام هذه الوسائط غير المرئيه |