| ve böylece Walt Disney ve sanatçı arkadaşları onun sözüne uydular. | Open Subtitles | و هكذا سار على دربه و الت ديزني ، و فنانيه |
| Onları bu şekilde kaçırdılar ve bu şekilde geri gönderdiler. | Open Subtitles | هذا هو الجواب هكذا التقطوا الصورة و هكذا أحضروها لنا |
| Böylelikle Andy, haftada bir mektup yazmaya başladı aynen dediği gibi. | Open Subtitles | و هكذا بدأ أندى يكتب خطابا كل أسبوع تماما كما قال |
| Ve bu yüzden son yolculuklarında ikisini de Tanrı'ya emanet etme görevini üstleniyoruz. | Open Subtitles | و هكذا فى راحتهم الأبديه فأننا نودع هذان الأثنان و نأتمن عليهم ربنا |
| Yılda 5.000 ödemek, onun için bir onur meselesi vesaire, vesaire. | Open Subtitles | إنها مسألة شرف له لإعادة 5000 سنة و هكذا و هكذا |
| İşte böyle, işin ikinci gününden son gününe kadar işler böyle sürdü. | Open Subtitles | هيا بنا نعمل و هكذا مر العمل من اليوم الثانى حتى اليوم الأخير |
| İşte Higgs düzeneği tam da böyle işliyor. | TED | تزداد كتلته. و هكذا بالضبط تعمل تقنية هيجز. |
| Böylece klasik insan vs. makine bahsi açılmış oldu. | TED | و هكذا بدأ السجال المعهود حول قُدرة الإنسان في مقابل قُدرة الحاسوب، |
| Bir artı iki eşittir üç, iki artı üç eşittir beş, üç artı beş eşittir sekiz ve böyle devam eder. | TED | ثم واحد زائد اثنان يساوي ثلاثة، و ثلاثة زائد خمسة يساوي ثمانية، و هكذا. |
| ve böylece, büyük ulusumuz adına doğa harikalarından birini ithaf etmenin gururunu yaşıyorum. | Open Subtitles | و هكذا ، نيابة عن الكومنوولث العظيم إننى فخور بإهداء إحدى عجائب الطبيعية |
| ve böylece bilgisayara bulaşmaya başladım o zamanlar. | TED | و هكذا بدأت أحل المشكلة مع الكمبيوتر في ذلك الوقت |
| Cynthia Breazeal: Kismet insanlarla bu şekilde konuşmayı bilmeyen yada yeni öğrenen bir çocuk gibi iletişim kurdu, bu ona çok uygundu çünkü o türünün gerçekten de ilk örneğiydi. | TED | و هكذا كيسميت تفاعل مع الناس مثل طفل لا يستطيع الكلام بعد و افترض ان ذلك كان مناسبا لانه كان فعلا الاول من نوعه |
| Bizim güneş sistemimiz de 4,5 milyar yıl önce bu şekilde oluştu. | TED | و هكذا تشكّل نظامنا الشمسي أربع مليارات سنة و نصف آنفاً. |
| Böylelikle tatlımın tadını çıkarırken bir yandan da manzarının tadını çıkarabilirim. | Open Subtitles | و هكذا أستطيع التمتع بالمناظر الجميلة بينما أتمتع بأكل الحلوى |
| Böylelikle arkadaş arayan bu yabancı, onu Yunan Sirenleri gibi büyüleyip kendi ölümüne sürükleyecek olan bu kadınla tanışır. | Open Subtitles | و هكذا الغريبُ الباحثُ عن رفقة، يجدُ امرأةً. تماماً كجنيّات البحر في العصور الغابرة. |
| Böylece G.C. özütünü alma, yağ optimizasyonu Ve bu gibi şeyleri yaptık çünkü amacımız yeni nesil havacılık yakıtı, havacılık ilaçları Ve bu gibi şeyleri ortaya çıkarmak. | TED | لذلك نقوم باستخلاص جي سي و تحسين المحتوى الدهني ذهابا و إيابا، لأن هدفنا الفعلي هو الإتيان بالجيل الجديد من وقود الطائرات، تفاصيل الطيران، و هكذا دواليك. |
| Yılda 5,000 ödemek, onun için bir onur meselesi... vesaire, vesaire. | Open Subtitles | إنها مسألة شرف له لإعادة 5000 سنة و هكذا و هكذا |
| Sağ taraftaki "Getto A"da, memurlar sanayi işçileri vesaire bulunuyor. | Open Subtitles | في الجانب الايمن: جيتو أ العمال المدنيين,عمال المصانع و هكذا |
| Bu yüzden MaKey MaKey ile bu eldivenleri yapıp oğlunun web'de gezmesini sağlamayı planladığını söyledi. | TED | و هكذا بواسطة ماكيي ماكيي، خطط ان يعمل قفازات تسمح لإبنه ان يتصفح الشبكة |
| Bu yüzden Amira oraya geri dönemiyor. | TED | و هكذا فإن أميرة لا يمكن لها أن تذهب إلى هناك. |
| Ardından yangın Diogene'i yerle bir etti ve işte böyle, o gitti. | Open Subtitles | ومن ثم حدث ذلك الحريق في داياجونيز .. و هكذا ، فقط رحل |
| İşte böyle başladı Orta Dünya'nın Dördüncü Çağı. | Open Subtitles | و هكذا بدأ "العصر الرابع للـ " أرض الوسطى |
| Almanya'da da böyle vedalaşırız Dr Jones. | Open Subtitles | و هكذا نقول إلى اللقاء فى ألمانيا يا دكتور جونز |
| Enstrümanlar amplifikasyon vs. vs. olmadan duyulacak kadar yüksek sesliler. | TED | صوت الآلات عالٍ بما يكفي لتُسمع دون الحاجة لمكبرات صوتية، و هكذا. |
| Tüm kariyerimi iyiler için savaşarak geçirdim, ve... böyle mi sona erecek? | Open Subtitles | امضيت حياتي كلها احارب للأشخاص الجيدة و هكذا سينتهي الأمر ؟ |