| Koyu perdelerle ve gölgelerle kapı bacaya set çekiyor, çünkü bu durum aynı zamanda aileyi de etkiliyor. | TED | فيضع القصدير على كل النوافذ وستائر غامقة وتظليل لأنه أيضاً يؤثّر على عائلاتكم. |
| Felç aynı zamanda nefes alma kontrolünü de etkiliyor. | Open Subtitles | ترى، الشلل يؤثّر على الأعصاب التي تسيطر على قدرتك للتنفّس. |
| Aile dinamiğindeki değişimler... Bir çok şeyi etkileyebilir. | Open Subtitles | التغيير بديناميكيّة العائلة قد يؤثّر على كثير من الأشياء. |
| Mantarda, sinir sistemini etkileyen alkoloitler var. | Open Subtitles | يحتوي الفطر الأشباه القلوية الذي يؤثّر على النظام العصبي. |
| Çünkü bu acımasız ve seni etkileyecek, ve hiçbir şey değişmiyor gibi görünecek. | Open Subtitles | لأنّ هذا قاسٍ , و يؤثّر بك و يبدو كأنّ شيئاً لم يتغيّر |
| Bize verisini açtı ve bağışladı, bu veri ile su kıtlığının gıda üretimini nasıl etkilediğini izleyebiliyorduk. | TED | قاموا بفتح بياناتهم وتبرعوا بها، ومع هكذا بيانات يمكنكم تعقّب كيف يؤثّر الجفاف على إنتاج الغذاء. |
| Bana bütün bu yaptıklarından sonra hala beni etkilemesine nasıl izin verdiğime inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدّق أنّي لا أزال أتركه يؤثّر فيّ بعد كلّ ما جعلني أقاسيه |
| Ne olursa olsun seni hiçbir şey etkilemiyor. | Open Subtitles | فلا يؤثّر عليك شيء ولا يهمّك شيء |
| Sadece TV olmamak bile aşk hayatımı etkiliyor. | Open Subtitles | عدم ظهوري على التلفاز بدأ يؤثّر على حياتي العاطفية |
| Üremeden söz etmiyorum. Sen de dinle, çünkü bu seni de etkiliyor. | Open Subtitles | لست أتكلّم عن الولادة وانصتي لإنّ هذا يؤثّر عليك أيضاً. |
| Çarpıştırıcı nasıl oluyor da mekanik kız arkadaşını etkiliyor? | Open Subtitles | كيف المصادم قد يؤثّر على صديقتك الميكانيكية؟ |
| Hayır. Sebebi her neyse sinirlerinden başka şeyleri etkiliyor. | Open Subtitles | لا، أيّ ما يسبّب هذا فهو يؤثّر على ما يفوق أعصابه |
| - Bu olay hem ayak hakimiyetini hem de ritmini etkiliyor. | Open Subtitles | -فهو يؤثّر على حركة قدميك، و تناغمك . -ما الذي يحدث؟ |
| Vahşi yaşamı da bir şekilde etkiliyor olabilir. | Open Subtitles | وارد أن يؤثّر ذلك على .الحياة البريّة على صعيد ما |
| Muhakeme gücünüzü etkileyebilir; kafa karışıklığına ve yönelim kaybına sebep olabilir. | Open Subtitles | وقد يؤثّر ذلك في اتخاذ قراراتكَ أيضاً، ويسبّب الارتباك والتخبّط |
| Ve bu sizin aksınızın performansını etkileyebilir, dişli kol ve fren sisteminizden bahsetmiyorum bile. | Open Subtitles | ذلك قد يؤثّر على الأداء... ناهيك عن التأثير على العجلة الأمامية... |
| Yaşamı çok derince etkileyen bir manzaradır. | Open Subtitles | المنظر الطبيعي الذي يؤثّر على الحياة بشكل كبير |
| Babasını? Kardeşini? Kararın onları nasıl etkileyecek. | Open Subtitles | وأخيه وأبيه قرارنا يؤثّر عليهم |
| - Chuck'ı çağırdım çünkü Chuck'ın profesyonel fikirlerinin seni nasıl olumlu etkilediğini biliyorum. | Open Subtitles | دعوت تشوك كما عرفتك للتحقّق،... ... وللحصولعلىرأيهالمحترف على كم تقول بأنّه يؤثّر عليك. |
| Bana bütün bu yaptıklarından sonra hala beni etkilemesine nasıl izin verdiğime inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدّق أنّي لا أزال أتركه يؤثّر فيّ بعد كلّ ما جعلني أقاسيه |
| Jesse, bu beni etkilemiyor gibi davranamam. | Open Subtitles | (جيسي)، لا أستطيع الإدّعاء بأنه لا يؤثّر علي. |
| Orak hücreli anemi, akciğerlerden vücudun tüm dokularına oksijen taşıyan alyuvarları etkiler. | TED | يؤثّر مرض فقر الدمّ المنجليّ في كريّات الدمّ الحمراء، والتي تقوم بنقل الأوكسجين من الرئتين إلى جميع أنسجة الجسم. |
| Bu beni etkilemeyecekmiş gibi davranıyorsun. | Open Subtitles | -تتصرّف كأنّ هذا لا يؤثّر فيّ |