| - Öyle görünüyor. Emsalsiz bir vaka. Cidden afalladım. | Open Subtitles | يبدو ذلك ، هذا لم يسبق له مثيل أنا منذهل جداً |
| Öyle görünüyor. Koş, babanın şeytan çıkarma maşalarını getir. | Open Subtitles | يبدو ذلك ، اركضا وأحضرا أداة والدكما لطرد الأرواح |
| Bazen Öyle görünüyor annen konuşuyor gibi geliyor. | Open Subtitles | يبدو هذا كُل ما تتحدث عنه والدتكِ. يبدو ذلك أحياناً. |
| Çok harika, gösterişli ve romantik bir yere benziyor. | Open Subtitles | يبدو ذلك رائعـاً جداً و مليئـاً بالفـن و الرومـانسية |
| "Joyce'un vasiyeti nedeniyle buluşma olmayacaktır. " Kulağa çok kötü geliyor. | Open Subtitles | "بناءّ عن رأي جويس لن يكون هناك تجمع يبدو ذلك سخيفاً |
| Görünüşe göre, günümüz dünyasında, borcu ödemenin gücü bağışlamanın gücünden daha büyük. | Open Subtitles | يبدو ذلك في عالم اليوم القوة لتبرئة الدين أعظم من قوّة المغفرة |
| Bu kulağa yazmaktan kaçmak için başka bir bahane gibi duruyor. | Open Subtitles | يبدو ذلك الآن مثل عذر آخر لك لتبقى بعيداً عن الكتابة. |
| Öyle gözüküyor efendim. | Open Subtitles | يبدو ذلك يا سيدي |
| Deriye derin bir dikiş atar ve şu kenarı temizlersen daha düzgün olur. | Open Subtitles | إن أدخلت الطبقة العميقة، وحددت الأطراف سوف يبدو ذلك أفضل. |
| Öyle görünüyor, ama bu yüzden sevinmeli miyiz bilemiyorum. | Open Subtitles | يبدو ذلك لكنى لست متأكد إذا كان علينا أن نسعد حيال ذلك. |
| Şimdi, Öyle görünüyor gibi olmasa da şu an hayatta kalman için tek şansınım. | Open Subtitles | حسنا قد لا يبدو ذلك ولكن الان انا هو فرصتك الوحيدة للنجاة |
| Öyle görünüyor. Anahtar falan bekliyordum. | Open Subtitles | يبدو ذلك ، كنت أتوقع نزول مفتاح أو ما شابه |
| Öyle görünüyor ki, geçmiş ve gelecek ile sömürmek ve keşfetmek arasındaki bilgelik dengesi -buna tutucu denge de diyebilirsiniz- zaten mevcut ve belki de sistemimizin de gerek duyduğu bir şey. | TED | يبدو ذلك توازنا معقولا، يمكنك أن تسميه توازنا متحفظا، ما بين الماضي والمستقبل، وبين الاستثمار والاستكشاف، هو موجود بالفعل، وربما نحن بحاجه إليه في نظامنا. |
| Burada başka biri daha olmalıydı. Öyle görünüyor. | Open Subtitles | هناك لا بدّ وأن كان شخص آخر هنا - هو يبدو ذلك الطريق - |
| - Bana oyun oynamış. - Öyle görünüyor. | Open Subtitles | . لقد قامت بالتلاعب علي - . يبدو ذلك واضحاً - |
| Öyle görünüyor usta. Güvendeyiz. | Open Subtitles | يبدو ذلك يا مُعلّمى ، نحن فى أمان |
| Kimyasal yanığa benziyor. Asit olabilir. | Open Subtitles | يبدو ذلك عن طريق حرق كيميائيّ.ربّما بحمض حاد. |
| İngiltere seyahati Kulağa çok heyecanlı ve egzotik geliyor. | Open Subtitles | علي رحلته إلى إنجلترا يبدو ذلك مثيراً وغريباً. |
| Bunu konuşmamız gerekir. ama Görünüşe göre konuşamıyoruz. | Open Subtitles | كنت أعتقد أننا يمكن أن نتحدث عن ذلك ولكن لا يبدو ذلك. |
| Ve bu... kulağa tuhaf gelse de, bir şeyler denemek istedim. | Open Subtitles | وقدر ما يبدو ذلك غريباً كنت على استعداد لمحاولة أي شيء |
| Öyle gözüküyor. | Open Subtitles | يبدو ذلك ما حدث |
| - Bu çok iyi olur. - Evet, Londra'ya birkaç defa gitmiştim! | Open Subtitles | حسنا.يبدو ذلك جيدا لقد ذهبت إلى لندن عدة مرات |
| Öyle gibi görünüyor ama daha önce onu böyle görmüştüm. | Open Subtitles | وأنا أعلم أنه يبدو ذلك ولكني رأيت له تفعل ذلك من قبل. |
| Size bir fikir vermesi için, bu bizim ilk dağıtım merkezlerimizden biri. Dağıtım merkezi çevresindeki 75 km'lik servis yarıçapını görebilirsiniz | TED | لأعطيكم تصور حول كيف يبدو ذلك ترون هنا إحدى أول مراكز التوزيع لدينا |
| Bazen bu yardımı evrenden alıyorum gibi görünüyor. | TED | احيانا احصل علي المساعدة من الكون,يبدو ذلك. |
| İlk olarak kulağa hoş geliyor, | TED | وفي بداية ذلك، يبدو ذلك لطيفا جدا، وحميدا جدا وحسن النية. |