| Dediğine göre, bulutlar, panayırlarda satılan pamuk şekerler gibiymiş. | Open Subtitles | قال أن السحب كانت تشبه مجموعة صغيرة من حلوى القطن .التي يبيعونها في المعارض مشعة وخفيفة |
| Marketlerde satılan enerji içecekleri yeterince güçlü değil. | Open Subtitles | هذا ما سيكون كفيلاً بمدنا بالطاقة المطلوبة لهذا اليوم إن مشروباتِ الطاقة التي يبيعونها في المتاجر |
| Filmler, radyo ve televizyon yoluyla satarlar. | Open Subtitles | يبيعونها عبر الأفلام والإذاعة والتلفزيون. |
| Ardından aynı malı bize geri satarlar. | Open Subtitles | ويقـلّـلوا جودتها جداً ثم يبيعونها ثانية لنا |
| - Bunu her yerde satmazlar. | Open Subtitles | -لا يبيعونها بكل مكان |
| Şimdi, ya bu bir daha izleyeceğiz ya da gidip sattıkları şekerlerden yiyeceğiz. | Open Subtitles | الآن ، يُمكننا إما مُشاهدة هذا مُجدداً أو الذهاب للحصول على بعض من تلك الحلويات التي يبيعونها |
| Biri ATMlerin içine kart numaralarıyla şifreleri çalmak için küçük tarayıcılar yerleştirmiş ve bunları internette satıyorlarmış. | Open Subtitles | احد ما , قم بوضع ماسح صغير في جهاز الصراف الآلي لسرقه ارقام البطاقات والرقم السري والتي يبيعونها عبر الانترنت |
| Hurdacıdaki Ralstow'da satılıyordu. | Open Subtitles | كانو يبيعونها عند رالزتو في الات الممر. |
| Nasıl? Bu albümleri yalnızca websitelerinde satıyorlar. | TED | كيف؟ إنهم يبيعونها فقط عبر موقعهم الإلكتروني. |
| ..satılan şeylerden daha değerli dimi? | Open Subtitles | أكثر من الأغراض التي يبيعونها في المحلات؟ |
| Ben sadece orada satılan şapkayı istiyorum. | Open Subtitles | أريد سوى القبعة التي يبيعونها هناك |
| Burada satılan kazaklar bir ay bile dayanmıyor. | Open Subtitles | السترات التي يبيعونها هنا لا تدوم شهرا |
| - Burada satılan türden her şeyi. | Open Subtitles | -جميع أنواع الأشياء التي يبيعونها هنا |
| Bütün işe yaramaz biraları bir çöp tenekesine dökerler ve bardağını 10 dolardan satarlar. | Open Subtitles | و ثم يبيعونها بعشرة دولارات للكأس |
| Hayır, onlardan Buy More plazadaki Buy Shop'ta satarlar. | Open Subtitles | لا، يبيعونها بمتجر الجواسيس في "اشتر أكثر" |
| Onları satarlar parça parça satarlar. | Open Subtitles | إنهم يبيعونها... جزءاً بعد جزء في كلّ مرة |
| - Bunu her yerde satmazlar. | Open Subtitles | -لا يبيعونها بكل مكان |
| - Burada sattıkları Şükran günü caz CD'sini denemelisin derim. | Open Subtitles | يجب عليك فعلا التحقق من الأقراص المضغوطة لموسيقى جاز عيد الشكر التي يبيعونها هنا |
| Urban Outfitters'da sattıkları kitaplar hariç. | Open Subtitles | بخلاف الكتب التي يبيعونها في Urban Outfitters. |
| Arnavutlar, onlardan silah mı alıyormuş ya da satıyorlarmış? | Open Subtitles | يشتري الألبانيون الأسلحة و يبيعونها لهم؟ |
| Hurdacıdaki Ralstow'da satılıyordu. | Open Subtitles | كانو يبيعونها عند رالزتو في الات الممر. |
| Bu evleri yok pahasına alıp, bir servete satıyorlar. | Open Subtitles | يشترون هذه المنازل للاشيء ثم يبيعونها بمبالغ كبيرة. |