| Ama bazıları büyük çölün uçlarında hâlâ tutunuyor. | Open Subtitles | لكن اليوم مازال شي يتشبث في الاراضي حول اطراف الصحراء الكبرى |
| Lastikler ötüyor ama iyi tutunuyor. | Open Subtitles | إطارات الأنين، ولكنه يتشبث على ما يرام، |
| - Cam yüzeye tutunuyor. | Open Subtitles | - إنه يتشبث بالزجاج |
| İstifa edersem halkın tutunduğu en ufak güven parçası bile yok olacaktır. | Open Subtitles | إن كنت سأستقيل فأيّ فقدان في جزء من الثقة فما يتشبث به الشعب سيتم تدميره |
| Dearing'in tutunduğu anılar. | Open Subtitles | الذكريات التي يتشبث (ديرينغ) بها. |
| Kariyerinden kalan son parçalara tutunan mutsuz, egoist, vasat bir aktör. | Open Subtitles | رجل حزين واناني يتشبث بآخر ما تبقى له من حياته المهنية |
| Ben sadece diyorum ki, kendi beyaz dünyasının bütün ayrıcalıklarına sımsıkı tutunmuş beyaz bir liberalin - ...evi, işi, eğitim imkanları, hatta Mercedes'i gibi - ...siyahlara, ırkçılığın karşısında nasıl durmaları gerektiğini söylemek için biçilmiş kaftan olduğunu söylemek pek mümkün değil. | Open Subtitles | أعتقد بأن الليبرالي الأبيض الذي يتشبث بجميع المزايا من عالمه الأبيض وظائف |
| Peki, sana şimdilerde tutunan şey ne? | Open Subtitles | ما الذي يتشبث لك الأن؟ |
| Tardis'e tutunmuş olmalı. | Open Subtitles | لابد أنه كان يتشبث بالتارديس |