| Anti gerilla taktiklerini ve siyasi ayaklanma ile nasıl baş edeceklerini öğretebiliriz. | Open Subtitles | الجبال، وبإمكاننا تعليمهم كيفية مواجهة حروب العصابات وكيف يتعاملون مع المعارضة السياسية |
| Onlar da, onlarca yıl önce, benzeri sorunlarla baş etmeye çalışıyorlardı. | TED | كانوا يتعاملون مع الكثير من التحديات نفسها الموجودة منذ عقود كثيرة مضت. |
| Eğer çip üretiyorlarsa değişik türlerde toksik kimyasallarla uğraşıyor olabilirler. | Open Subtitles | إذا كانوا يصنعون الشرائح الإلكترونبه فهذا يعنى أنهم يتعاملون مع الكثير من المذيبات السامه |
| Herkes felaketzedelerle uğraşıyor. | Open Subtitles | الجميع في الخارج يتعاملون مع ضحايا العاصفة. |
| Hala hayatlarıyla uğraşıyorlar, küçük sırları ortaya çıksa bile. | Open Subtitles | فهم لازالوا يتعاملون مع حياتهم الآن بعيداً عن سرهم الصغير |
| Onlar federal ajanlar ve bir sorunla uğraşıyorlar. | Open Subtitles | انهم عملاء فيدراليون وهم يتعاملون مع مشكلة |
| İnsanların istemedikleri bir şeylerle uğraşırken kullandıkları bir destek. | Open Subtitles | انه الدعامة التي يستعملها الناس عندما يتعاملون مع مشاعر لا يحبونها |
| Bu insanlar barışçıl olmalarına, protesto bile etmemelerine rağmen, onlara kötü muamele ediyorlardı. | TED | كانوا يتعاملون مع الشباب والبنات بقسوة رغم أنهم يقفون بشكل سلمي وبسيط على الكورنيش لم يكونوا يتظاهرون |
| Seninki gibi bir zekâyla nasıl baş edilir bilmiyorlar da ondan böyle yapıyorlar. | Open Subtitles | المشكله أنهم لا يعرفون كيف يتعاملون مع شخص بذكائك، تلك هي المشكلة |
| Duyduğum kadarıyla, badminton oyuncuları *vuruşla nasıl baş edeceklerini biliyormuş. | Open Subtitles | سمعت أن لا عبي كرة الريشة يعرفون كيف يتعاملون مع الريشة |
| Çocuklar sinirlendiğinde bununla iki şekilde baş ederler diyor. | Open Subtitles | إنه يقول أنه عندما يغضب الفتيان يتعاملون مع الغضب بإحدى طريقتين. |
| İstemediğini biliyorum ama bütün yedek adamlarım delta kısmında hücresini boka bulamaya karar veren götün tekiyle uğraşıyor. | Open Subtitles | يتعاملون مع اخرق في مبنى دلتا قرر بأن يملأ زنزانته بالقذارة |
| Neredeyse herkes elektrik kesintisiyle uğraşıyor. | Open Subtitles | حسناً إذا، أغلب من هنا يتعاملون مع إنقطاع التيار |
| Geri kalanlarımız da bomba ile uğraşıyor. | Open Subtitles | الباقون يتعاملون مع تهديد القنبلة |
| Bıçaklar, ateş ve yemekle uğraşıyorlar. | Open Subtitles | إنهم يتعاملون مع السكاكين والنار والطعام |
| Dışarıda... bu adam gibi serserilerle uğraşıyorlar. | Open Subtitles | في الخارج يتعاملون مع الحمقى مثل هذا الشخص |
| Sabahtan beri bir üniversite mevzusuyla uğraşıyorlar. | Open Subtitles | كانوا يتعاملون مع حادثة بالكلية طيلة الصباح. |
| Amper bana, zavallı Dulong'un bununla uğraşırken bir gözünden ve üç parmağından olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | لقد أخبرني (أمبير) أن المسكين (دولونج) فقدَ بصره وثلاثة من مساعديه يتعاملون مع هذه التجربة. |
| Çünkü New Yorklular bu korkunç saldırıyla uğraşırken Halef Başkan "güvenli bölge"ye sıvıştı. | Open Subtitles | لأنه وبينما كان سكان (نيويورك) يتعاملون مع هذا الحادث الفظيع هربت الرئيسة المنتخبة إلى "موقع مؤمّن" |
| İşte bu yüzden biraz acayip görünüyor, özellikle de yapılarla uğraşan insanlar onu garipsiyor. | TED | ولهذا السبب ربما تبدو غريبة قليلاً، وخاصة بالنسبة للناس الذين يتعاملون مع الهياكل بشكل عام. |