| Adam yapmam gerekeni yaptığımı için beni özel biri gibi gösteriyor. | Open Subtitles | الرجل جلعني أبدو مميزا لفعلي ما يتوجّب عليّ |
| Yapman gerekeni yap. | Open Subtitles | افعل ما يتوجّب عليك فعله، علينا التخلّص من الجثّة |
| Yapmam gerekeni yapıyorum diyorsun? O zaman ben de öyle yaparım. | Open Subtitles | "عليكم أن تفعلوا، ما يتوجّب عليكم فعله" حسنٌ، احزر ماذا ؟ |
| - Teşbihleri takdir etmem ve şiirselliğinden etkilenmem için Müslüman olmak gerekmez. | Open Subtitles | -لا يتوجّب عليّ أن أكون مسلمًا لألتمس جمالَ صفحاته أو كمالَ عباراته. |
| Yemek için her paraya ihtiyacım olduğunda bunu yapmam gerekecek mi? | Open Subtitles | هل يتوجّب علي دائماً القيام بذلك للحصول على نقود لأجل الطعام؟ |
| Ona ulaşması için bizi öldürmesi gerekmiyor. Eğer burada geri dönüş yolumuz olmadan kapalı kalırsak. | Open Subtitles | لا يتوجّب الأمر قتلنا لو علقنا هنا بدون أيّ وسيلة للعودة |
| Galiba bu yolun bizi götürdüğü yere gitmek zorundayız. | Open Subtitles | أخمّن أنه يتوجّب علينا أن نرى إلى ماذا سينتهي بنا هذا الطريق |
| Bu anlaşmayı derinlemesine araştıracağım ve uzun zaman önce yapmam gerekeni yapacağım- | Open Subtitles | وأفعل ما كان يتوجّب عليّ فعله قبل زمن طويل... |
| - Ambulans çağır. Yapman gerekeni yap. | Open Subtitles | اتصل بالإسعاف، افعل ما يتوجّب عليك فعله |
| Telefonu geri almak için yapmam gerekeni yaptım. | Open Subtitles | فعلت ما يتوجّب عليّ فعله لأستعيد الهاتف |
| Yapmam gerekeni yaparım. | Open Subtitles | سأفعل ما يتوجّب عليّ |
| Yapman gerekeni yaparsın. | Open Subtitles | تفعلين ما يتوجّب عليكِ فعله |
| Yapmam gerekeni yapmamı söyledin, ben de Alex'i seçtim. | Open Subtitles | أنتِ من أخبرني أن أقومَ بما يتوجّب عليّ، لذا اخترتُ (آليكس) |
| Eğer taşı varsa, ağrı kesici alır taş düşer, bir şey yapmamız gerekmez. Strüvit taşı olabilir. | Open Subtitles | إذا كانت حصاةً فستتناول مسكناتٍ ثمّ تمرّ الحصاة، ولا يتوجّب علينا فعل شيء قد تكون حصاةً من الستروفايت |
| Böylece üzerinde düşünmemiz gerekmez. | Open Subtitles | بتلك الطريقة لن يتوجّب علينا التفكير بالأمر. |
| Ona ne olduysa öğrenmemiz gerekecek. | Open Subtitles | حسنا، مهما حدث له يتوجّب علينا معرفة ماهو |
| O yüzden sonra tekrar gelip, arabadan alıp bilgisayara takmamız gerekecek. | Open Subtitles | لذا يتوجّب علينا العودة لاحقاً، لآخذه ونولجه في الكمبيوتر. |
| Yarın ayrılana kadar seni bildirmem gerekmiyor. | Open Subtitles | يتوجّب أن أمدّك بالحصّة المقرّرة إلى أن تغادر في الغد. |
| Ayrıca yemeklere para vermem de gerekmiyor. | Open Subtitles | أيضاً, لا يتوجّب علي الدّفع مقابل الطعام! |
| Sen hariç çünkü geç saatlere kadar çalışmak zorundayız. | Open Subtitles | ،بإستثنائك على الرغم من ذلك يتوجّب علينا العمل متأخراً |
| İşte bu yüzden senin şu malzemeleri bulmak zorundayız. | Open Subtitles | ولهذا يتوجّب علينا العثور على مكوّنات تعويذتك |