| Öncelikle, Fok'a benzeyen bir obje kullanıp Köpekbalığını yüzeye çekiyor. | Open Subtitles | عليه أن يجذب القرش للأعلى بإستعمال شكل يشبه عجل البحر |
| Neler oluyorsa, yüksek sınıfta pek çok pisliği kendisine çekiyor. | Open Subtitles | مهما يحدث هو الذي يجذب العديد من المستويات العليا الحقيرة |
| Açıkçası, panayır gözünüze dost canlısı görünebilir ama her türlü insanı kendine çeker. | Open Subtitles | و لم ذلك؟ السوق قد يبدوا مكاناً آمناً لاكنه يجذب أسوء أنواع البشر |
| Bu ayrıca istilacı madde ve hasarlı hücreleri kullanan fagositleri de çeker. | TED | يجذب ذلك أيضًا خلايا البلعمة، التي تلتهم الغزاة والخلايا التالفة. |
| Kız kavgasının erkeklere çekici gelen tarafı ne? | Open Subtitles | ما الذي يجذب الرجال في الشجارات النسائية؟ |
| Bize daha genç, izleyicileri çekecek bir şef lazım. | Open Subtitles | نحن نحتاج طباخ يجذب مشاهدين أكثر للبرنامج من ذوي الفئات العمرية الأصغر |
| Gittiği her yerde asillerin ve kadınların dikkatini çekiyor. Ona gülümsüyorlar. | Open Subtitles | يجذب انتباه الرجال والنساء النبلاء أينما ذهب، يبتسمون له ويحنون رؤوسهم |
| Bu günlerde, sanat eseri alıp satma işleri eserin kendisinden fazla ilgi çekiyor. | TED | فاليوم، بيع وشراء الأعمال الفنية يجذب جلّ الاهتمام أكثر من العمل الفني في حد ذاته. |
| Bunun odayla bir ilgisi olmalı, insanların ilgisini çekiyor, sence de öyle mi? | Open Subtitles | يبدو أن هناك شيئاً ما بهذه الحجرة يجذب الناس، ألا تعتقد هذا؟ |
| Ölü bir suaygırı, 100 kadar aç timsahı çekiyor. | Open Subtitles | فرس نهر واحد ميت يجذب ما يزيد عن 100 تمساح جائع |
| Sadece bu ton erkeğin dikkatini çeker. | TED | هذا الصوت الحاد فقط يجذب انتباه الذكور. |
| Fırtınada ağacın altında durmak kötü bir taktik. Yıldırımı çeker. | Open Subtitles | سياسة سيئة لتبقى قرب غابة من الاشجار فى عاصفة رعدية , ذلك يجذب الصواعق |
| Sadece gerzek arkadaşlara takılırım onlar da dikkat çeker. | Open Subtitles | أنا فقط أصاحب الأصدقاء الأغبياء الذين يقودون السيارات التافهة هذا يجذب الكثير من الانتباه |
| İnsanları kendisine sevgi, güç, bilgi sözleriyle çeker. | Open Subtitles | يجذب الناس إليه بحُجّة الحُب والقوة ، والمعرفة |
| Eminim, kadının için çok çekici geliyordur... ama biz Afrikalılar bunu çok iğrenç buluruz. | Open Subtitles | عدا الشعر الأحمر، أنا واثق أنه يجذب نساءكم لكن نحن الأفريقيين نجده مقززاً |
| Kızı da en az dikkati çekecek yerden aldılar. | Open Subtitles | و قاموا بأخذها من مكان لا يجذب انتباها كبيرا |
| Bununla beraber bu davamıza pozitif bir dikkat çekti. | Open Subtitles | وعلى الرغم من أنَّ ذلك يجذب الإنتباه الإيجابي لقضيَّتنا |
| Jinx bu tuvaleti kullanmaması gerektiğini bilir. O yaptıysa da sifonu çekmez. | Open Subtitles | جينكس لا يستعمل هذا المرحاض و إذا فعل لا يجذب ذراع المياه |
| Kötü karma çekmek yaramazsa, ben ne bilmiyorum. | Open Subtitles | إذا لم يجذب هذا الكارما السيئة فلا أعلم ما الذي سيجذبه |
| Ama yıllar geçtikçe, Charles'ın işleri gittikçe dikkat çekmeye başladı. | Open Subtitles | لكن مرت سنوات و أصبح عمل تشارلز يجذب الأنظار بشكل أكبر |
| Konuklar yiyecek getirir. Yiyecek hayvanlari cezbeder. | Open Subtitles | الضيوف يخضرون الطعام والطعام يجذب الحيوانات ذات مرة |
| Bilmek belki ilgini çekebilir, Karen'in oğlu takımdan kendi kendini aldı. | Open Subtitles | من الممكن أن يجذب انتباهك أن ابن كارين قد ترك الفريق بنفسه |
| Oraya gitmeliyiz ve asteroiti neyin çektiğini bulmalıyız. | Open Subtitles | نحن بحاجة إلى الذهاب إلى هناك ومعرفة ما يجذب الكويكب. |
| - Kiralık katil fazla dikkat çekerdi. | Open Subtitles | حسناً، يجذب القاتل المحترف الكثير من الانتباه. حقاً؟ |
| Bunda am mıknatısı var mı? - Yok. | Open Subtitles | هل هذا يجذب النساء؟ |
| Sınırın iki tarafında da bir sürü hasmane ilgi çekecektir. | Open Subtitles | وهذا يجذب الكثير من الإنتباه على كلا الجانبين من الحدود. |
| Bazıları turlarla, konserlerle veya diğer programlarla ziyaretçileri cezbediyor. | TED | بعضها يجذب الزوار للقيام بجولات، وحفلات غنائية وغيرها من وسائل الجذب. |