| Bu da insanları mutlu ediyordur. Ama daha iğrenç bir şekilde. | Open Subtitles | وهذا يجعل الناس سعداء أيضا ولكن بشكل جسدى أكثر |
| Hala paranın insanları mutlu edeceği düşüncesindesin, değil mi? | Open Subtitles | هل مازِلتِ تعتقدي أن المال يجعل الناس سعداء ؟ |
| Çünkü insanları mutlu etmenin yolunun, onlara kültürel olarak en otantik | TED | لأننا إعتقدنا أن من يجعل الناس سعداء |
| İnsanları mutlu edecek bir şeylere ihtiyacım var. | Open Subtitles | أنا أريد شياء يجعل الناس سعداء |
| Walt insanları mutlu etmeyi seviyordu. | Open Subtitles | (والت) يحب أن يجعل الناس سعداء. |