| Genelde aramalarıma cevap vermez ama adını verdim ve telefonu hemen açtı. Müthişti. | Open Subtitles | أنه لم يجيب على مكالماتي و لكن عندما ذكرت اسمك، اجابني على الفور |
| İki hafta önce işinden ayrılmış. Evindeki telefona kimse cevap vermiyor. | Open Subtitles | ترك عمله منذ اسبوعين ولا أحد يجيب على الهاتف في شقته |
| Cep telefonuna cevap veremiyor, çünkü beş para etmez korkağın teki. Affedersin. | Open Subtitles | انه لايمكنه ان يجيب على هاتفه المحمول لأنه جبان وبائس مثير للشفقة |
| Sanırım sorunun içinde cevabı da var. | Open Subtitles | حسناً، أعتقد أن هذا السؤال يجيب على نفسه |
| Telefonunu açmıyor. Emaillerine cevap vermiyor. | Open Subtitles | هو لا يجيب على الهاتف هو لا يجيب على الرسائل الالكترونيه |
| Evde de, işyerinde de yok. Hiç bir telefonuna cevap vermiyor. | Open Subtitles | انه ليس في المنزل وليس في العمل ولا يجيب على المكالمات |
| Biz halihazırda buradayız ve bu da ait olup olmadığımız sorusuna cevap veriyor. | TED | نحن جميعاً هنا بالفعل، وهذا يجيب على السؤال ما اذا كنا ننتمى أم لا. |
| Telefonu cevap vermiyor. Son kaldığı yere uğrayacağım. | Open Subtitles | , إنه لا يجيب على هاتفه سأذهب إلى بيته فيما بعد |
| Bence buna cevap verebilecek son adam sensin. | Open Subtitles | أَحسب بأنك الرجل الأخير الذى يمكن أَن يجيب على ذلك |
| cevap vermiyor belki ama orada olabilir. | Open Subtitles | ربما يكون لا يجيب على الهاتف لكنه موجود بالمنزل |
| Soruma cevap vermediniz. Soruma cevap vermiyorsunuz. | Open Subtitles | لم تجيبوا على سؤالى لا أحد يجيب على سؤالى |
| Lütfen tanığa ben soru sorana kadar sessiz kalmasını ve sadece soracağım soruya cevap vermesini söyleyin. | Open Subtitles | سيدى القاضى ، من فضلك وجة الشاهد للبقاء صامتاً حتى أسأل السؤال وفقط يجيب على السؤال الذى أسالة |
| Lütfen tanığa ben soru sorana kadar sessiz kalmasını ve sadece soracağım soruya cevap vermesini söyleyin. | Open Subtitles | سيدى القاضى ، من فضلك وجه الشاهد للبقاء صامتا حتى اسال السؤال وفقط يجيب على السؤال الذى اساله |
| Albay O'Neill, Dr. Jackson bu sabah SG-4'e brifing vermeyecek miydi , ...burada değil ve ve aramalarımıza cevap vermiyor. | Open Subtitles | كولونيل أونيل، د جاكسون كان يفترض ان يجتمع بالمجموعة أس جي-4 هذا الصباح إنه ليس هنا ولا يجيب على إتصالاتنا |
| Bir kere de başka birinim cevap vermesine izin vermeniz. | Open Subtitles | لو تدعي شخصاً آخراً يجيب على السؤال كتغيير. |
| Ve bu odada bu soruya cevap verebilecek bir tek kişi var. | Open Subtitles | هناك فقط شخص واحد يمكنه أن يجيب على هذا السؤال. |
| Sevgilisi için söylenebilecek en iyi şey bazen telefona cevap vermesi! | Open Subtitles | افضل شيء يمكنك قوله عنه بأنه يجيب على المكالمات في بعض ألاحيان |
| Hiç evde değil Telefona cevap vermiyor | Open Subtitles | لم يأتى للمنزل ابدا ولم يجيب على التليفون |
| Tamam, sorumun cevabı oldu bu. | Open Subtitles | قبل ان يعود لك؟ أوه. أوه، حسنا، أن يجيب على هذا السؤال. |
| Telefonu açmıyor. Sessizde kalmış olmalı. | Open Subtitles | لا يجيب على المحمول أفترض أنه على الاهتزاز |
| hayır. Sanırım bu soruyu cevaplar hadi gidelim. | Open Subtitles | لا، إحزر بأن هذا يجيب على السؤال، دعنا نرحل |
| Kafatasını açıp beyni parıl parıl parlarken bile ne sorsam cevapladı! | Open Subtitles | حتى عندما فتحتُ رأسه وجعلت مخه يتدلَّى... . عندما كنت أقوم بسؤاله، فإنه كان يجيب على الفور. |
| Tanık hiçbir soruyu cevaplamayacağını zaten söyledi. | Open Subtitles | الشاهد بدا واضحاً بأنهُ لن يجيب على اية أسئلة. |
| Çok fazla para kazanıyor, ve kimseye hesap vermiyor. | Open Subtitles | أنه يكسب الكثير من الأموال ولا يجيب على احد |
| Soruyu cevaplayana dek reklama girmeyeceğiz. | Open Subtitles | لن نذهب للإعلانات حتى يجيب على هذا السؤال. |