| Yere yatarsan seni göremez. Bu bir erkek. Yumurtaları koruyor. | Open Subtitles | إن تمددت، لا يمكن أن تراك هذا الذكر، يحرس البيض |
| Bu kafasında kılıç taşıyan bir at. Hayallerimi ve ümitlerimi koruyor. | Open Subtitles | ذلك حصان مع سيف في رأسه إنه يحرس آمالي و أحلامي |
| Adem ile Havva'nın hikayesini, Hint ve Mısır geleneklerinin ışığında okursak, hayat ağacını koruyan yılanın Kundalini olduğunu görürüz. | Open Subtitles | إذا قرأنا قصة آدم وحواء في ضوء الفيدية والتقاليد المصرية نجد أن الثعبان الذي يحرس شجرة الحياة هو الكونداليني. |
| Bunun zor olduğunu biliyorum, ama... onu dünyaya göz kulak olan biri gibi düşünmeye çalış... bir çoban gibi. | Open Subtitles | أعرف أنه من الصعب أن تصدقي، لكن.. فكِّري فيه كأنه من يحرس هذا العالم إنه يرعانا |
| Tek bir çift yetişkin nöbet tutarken diğerleri uzakta otlanıyor. | Open Subtitles | أحد الزوجين فقط هو الذى يحرس والآخر يظل يرعى ... |
| Bu çiplere sahibim ama genetik araştırmalar çok sıkı koruma altında yapılıyor. | Open Subtitles | عندي هذه الرقائق الإعجوبية، لكن البحث الوراثي الذي يجعلهم يعملون... يحرس مباشرة. |
| Canavar, mutluluk anahtarını koruyordu. | Open Subtitles | وذلك الوحش يحرس المفتاح الذهبي المؤدي للسعادة |
| Eğer hepiniz toplantıya gelirseniz, defteri koruyacak birisi kalmayacak. | Open Subtitles | إن كان الجميع سيأتي لمقابلتي ، فلن يبقى هناك أحد يحرس المذكرة |
| Açıklanana kadar zarfları koruyor. Yerinden kımıldamıyor. | Open Subtitles | أنه يحرس المظاريف حتى تسليمها و لن يتركها أبدا |
| Kanada'ya karşı bizi ne koruyor? | Open Subtitles | هذا ما ما الذى يحرس حدودنا من ناحية كندا؟ |
| Tanrım, bu çocuk tabağını tek kollu bir hapishane kaçkını gibi koruyor. | Open Subtitles | هذا الطفل يحرس صحنة مثل حراس السجن، اليس كذلك؟ |
| Korkuluğun babam Rambo'yu esir aldığı hapishaneyi koruyor. | Open Subtitles | إنه يحرس السجن الذى تحتفظ الفزاعة بأبي , رامبو. |
| Yorulan lider erkek, ödülünü koruyor. | Open Subtitles | يحرس الفحل المُنهك غنيمته، لكن سيتوجب به استعادة عافيته |
| Kardeşin gibi sonuna kadar ailesini koruyan bir adam ol. | Open Subtitles | كن الرجل الذي يحرس عائلته إلى الماضي، مثل أ يك. |
| Topu koruyan adam ya üstten geçebilir ya da alttan. | TED | الشخص الذي يحرس الكرة يمكنه اما ان يذهب من فوق او من تحت. |
| Anahtar öğe ise, pozitif kapıyı... koruyan bir rüya efendinin olduğu... ve aslında onun rüya göreni koruduğu. | Open Subtitles | إن العنصر الرئيسي بأن هناك سيد للحلم شخص ما يحرس البوابة الإيجابية وفي الحقيقية يحمي المضيف النائم |
| Herkes denize gidip suya atlasa sahilde cüzdanlara göz kulak olan ben olurum. | Open Subtitles | إذا ذهب الجميع إلي المحيط و قفزوا في الماء ، سأكون الشخص الذي يحرس حافظات نقود |
| Tam bu sırada, muhafız kapının girişinde nöbet tutuyordu. | Open Subtitles | وبهذة الأثناء الحارس الوحيد يحرس بوابة القلعة |
| Ön kapıyı tutan sadece bir koruma var. | Open Subtitles | هناك فقط حارس واحد يحرس البوابة الأمامية |
| Onbaşı Lozada burada neyi koruyordu? | Open Subtitles | ماذا كان يحرس العريف (لوزادا) بالقرب من هنا ؟ |
| Endişeliyim. Dışarı çıkarsan mısır gevreğini kim koruyacak? | Open Subtitles | إنّي مشوّشة، إن كنتَ هنا، فمن يحرس مفاتنك السحريّة؟ |
| Dışarda senin için küçük bir ordu bekliyor. Seni koruyorlar çünkü onları sana ihtiyaçları olduğuna ikna etmişsin, ama kasabada olan biteni bilmiyorsun öyle mi? | Open Subtitles | لديك جيش صغير يحرس المكان في الخارج إنهم يحمونك لأنك أقنعتهم بطريقة ما أنهم بحاجة إليك |
| Yüzbaşım, işemeye gitmiştim. Leckie yerime bakıyordu. | Open Subtitles | أيها الملازم، لقد ذهبت إلى المرحاض، ليكي كان يحرس عني |
| Dün Coppertone, babamın orada gece bekçisi olduğunu söyledi. | Open Subtitles | أتعلم بالأمس كوبيرتوني أخبرني بأن والدي كان يحرس في الليل |
| Uyuyanları kollayan Wraithler vardır daima, ama sayıları az. | Open Subtitles | يحرس الريث النائمين، لكنّهم صغار في العدد. |