| Detlev'i düşünmek beni korkutuyor Ama sıksık onu düşünüyorum | Open Subtitles | يرعبني التفكير في ديتليف أحياناً أفكر به |
| Bize olabilecek en kötü şekilde zarar vermek istiyor... bu da beni çok korkutuyor. | Open Subtitles | وأعتقد أنه يحاول إيذائنا بأبشع صورة وهذا ما يرعبني إلى حد الموت |
| Yani, bazen gelecek hakkında düşünüyorum ve beni korkutuyor. | Open Subtitles | أعني , أني أفكر في المستقبل في بعض الاحيان و هذا يرعبني |
| Sean, tüylerimi ürpertiyor. | Open Subtitles | شون، انة يرعبني. |
| Beni rahatsız eden yükseklik değil, korktuğum şey yere çarpınca olanlar. | Open Subtitles | ليس الإرتفاع هو ما يضايقني ان التصادم هو ما يرعبني |
| Öyle hızlı güçleniyorsun ki, korkuyorum. | Open Subtitles | أقصد. يرعبني مدي قوتك التي تحصلين عليها |
| O herif beni ürkütüyor. | Open Subtitles | ذلك الرجل يرعبني. |
| Dürüst olmak gerekirse, o daha az bana çok bir cehennem korkutuyor. Eğer l papaz bulmuyorum... | Open Subtitles | ملك الموت الذي يرعبني الآن .. إذا لم أجد القسيس |
| Bunlardaki rolüm ne bilmiyorum ama bu beni korkutuyor. | Open Subtitles | أيا كان الدور يجب أن ألعب في كل شيء كان يرعبني |
| Alışması biraz zaman alan çift giriş sistemi falan ve şirket hukuku da okuyoruz ve bu beni çok korkutuyor. | Open Subtitles | أن نظام الأدخال المزدوج يتطلب بعض الوقت لتعتاد عليه. وإننا ندرس قانون الشركات أيضاً، وهذا يرعبني. |
| Aynı zamanda beni korkutuyor çünkü o insanüstü ucubelerine dönmek istemiyorum. | Open Subtitles | ولكن الأمر يرعبني أيضاً لأنني لا أريد لأنني لا أريد التحول إلى الخارقين غرباء الأطوار |
| Şehir merkezine arabayla gitmiyorum çünkü beni korkutuyor. | Open Subtitles | أتحاشى القيادة وسط المدينة لأن ذلك يرعبني |
| Her zaman bunu çok iyi kontrol edemiyorum. Bazen beni korkutuyor. | Open Subtitles | لا يمكنني دومًا التحكّم في سحري تمامًا، وهذا يرعبني أحيانًا. |
| Doğrusunu istersen, sahibi olmayan bir aracın McDonald'tan bir grup insanı almaya gelmesi, bu tür rasgele işler için kullanılacak olması beni gerçekten korkutuyor. | TED | وبصراحة، صورة السيارة ذاتية القيادة وهي في طريقها إلى ماكدونالدز لتسلم الطلب بدون وجود صاحبها، فمجرد إرسال هذه العربات في هذا النوع من المهمات العشوائية يرعبني حقًا. |
| Tüylerimi ürpertiyor. Sen benim erkek kardeşimsin. | Open Subtitles | هذا يرعبني أنت أخي |
| Beni ürpertiyor. Tuhaf bir his. | Open Subtitles | ان هذا يرعبني هذا غريب |
| Ve en çok korktuğum şey dünyada yeniden nasıl yaşayabileceğim diye düşünmek. | Open Subtitles | وأكثر ما يرعبني هو محاولة تبيُّن كيفية لعيشي في العالم ثانيةً. |
| Yöneticilerin bu yenilikçi kıyafetleri görünce ne diyeceğini düşünmeye korkuyorum. | Open Subtitles | يرعبني مجرد التفكير في ما سيقوله حكّامنا... عندما يرون هذه التصاميم الطليعيّة. |
| Burası beni ürkütüyor. | Open Subtitles | لأن هذا المكان بدأ يرعبني |
| ödümü kopartıyor. | Open Subtitles | يتقمص كل الشخصيات الثلاثة، إنه يرعبني حقاً |
| Ben ise, Tanrı'ya inanırım ve beni tek korkutan şey, Keyzer Söze'dir! | Open Subtitles | حسنا انا أؤمن بالله و الشيء الوحيد الذي يرعبني هو كيزرسوز |
| Seni bu korkutmuyor,kardeşim ama bir gün kızın babasının nasıl bir adam olduğunu öğrenecek. | Open Subtitles | وعيدك لا يرعبني يا أخي، وذات يوم، ستعلم ابنتك شيمة أبيها بدقّة |