| Oysa meclis bir şeylere engel olmaya odaklanmış gibi gözüküyor." | Open Subtitles | و نقاشات أكثر، و جدل أكثر، لكن عوضا عن هذا يبدو أنَّ الكُنگرس يركّز على كتم هذه الأمور |
| Şu an oğlunu korumaya ve intikam almaya odaklanmış durumda. | Open Subtitles | الآن يركّز على حماية ابنه والانتقام السؤال هو... |
| Tamam ama bu adam, ...yalnızca tek bir ürüne odaklanmış, o da kakao. | Open Subtitles | كلاّ، ولكن هذا الرجل يركّز على سلعة واحدة... الكاكاو |
| Barry Scheck, Masumiyet Projesi'ni buldu. Yanlış hükümleri bozmak için DNA kanıtlarını kullandı. 20 adamı idam cezasından kurtardı. | Open Subtitles | (باريشيك)أسّسمشروعالبراءة،والذي يركّز على إستخدام دليل الحمض النووي في الإدانات الخاطئة عشرون رجلاً تحرروا من حكم الإعدام |
| Barry Scheck, Masumiyet Projesi'ni buldu. Yanlış hükümleri bozmak için DNA kanıtlarını kullandı. 20 adamı idam cezasından kurtardı. | Open Subtitles | (باريشيك)أسّسمشروعالبراءة،والذي يركّز على إستخدام دليل الحمض النووي في الإدانات الخاطئة عشرون رجلاً تحرروا من حكم الإعدام |
| Tamam, boş ver onları. Savaş suçlarına odaklansın. | Open Subtitles | دعك من تلك الهراءات واجعله يركّز على جرائم الحرب. |
| İkinci bombana bırak da Büro odaklansın. | Open Subtitles | لندع المكتب يركّز على إيجاد قنبلتك الثانية |
| Tüm bu süre boyunca yalnızca buna odaklanmış. | Open Subtitles | "وقد راح يركّز على هذا الأسلوب بمفرده طيلة ذاك الوقت" |