| Yani yemeklerini buzluktan çıkarıp mikrodalgaya atıyorlar ve ısınmasını izliyorlar. | Open Subtitles | أعني، إنّهم يخرجون طعامهم من الثلاجة فحسب، يرمونه بالمايكرويف، ويشاهدونه يدور حول نفسه. |
| Bir kaç konuşma yapıyorlar sonrada atıyorlar. | Open Subtitles | يقومون ببعض المكالمات به ثم يرمونه |
| Gecenin sonunda bunları atıyorlar. | Open Subtitles | إنهم يرمونه في نهاية الليلة |
| Onları atıyorlar. | Open Subtitles | يرمونه بعيداً. |
| Üstelik yiyeceğe muhtaç olan ama elde edemeyen kişiler ile çok fazla yiyeceği olan ve onu kolaylıkla Çöpe atanlar arasında sosyal adaletsizlik mevcut. | TED | لاحقاً، يظهر عدم التكافؤ الاجتماعي بين الأشخاص الذين هم حقاً بحاجة للطعام ولا يمكنهم الحصول عليه وآخرين يحصلون على الكثير منهم وهم ببساطة يرمونه بعيداً. |
| Çöpe atmadıkları tek şey içki. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي لا يرمونه هو الكحول |
| Çöpe atmadıkları tek şey içki. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي لا يرمونه هو الكحول |
| Bu yüzden onlara Çöpe atmalarını söyledim. | Open Subtitles | لذلك أخبرتهم أن يرمونه بعيداً. |