| Ölçülebilir psikolojik işaretlere dayalı sübjektif bir değerlendirme, tamam mı? | Open Subtitles | لا,إنه تقييم موضوعي يستند على علامات نفسيه قابلة للقياس الكمّي,حسناً |
| Aynı zamanda, birçok şirket gibi, teknoloji trendlerine dayalı ürün üretiyoruz. | TED | كالعديد من الشركات، أيضًا نحن نقوم بصنع منتج يستند على الصيحات التكنولوجية. |
| Rekabeti temel alan ve gerçekte, sıklıkla acımasız bir şekilde bir insanın diğer bir insanı sömürmesine dayalı bir toplum. | Open Subtitles | قدرتنا على التنوع فائقة. في مجتمع يستند على التنافس أو في الحقيقة، في كثير من الأحيان، الإستغلال |
| Çalışmalarımın hepsi inkâr etmeyi tercih ettiğiniz esasa dayanıyor. | Open Subtitles | كل عملي يستند على مبدأ الذي أخترتيه لكي تنكريه. |
| Yönetimin yeni araştırma hastanesine oğlunun ismini vermesi senin toplumu yönlendirme yeteneğine dayanıyor. | Open Subtitles | قرار المجلس بأن تكون تسمية الجناج الجديد تشريفاً لإبنك إنه يستند على قدرتنا في إدارة الدعايه |
| Fakat savcılık iddiası anonim bir kaynağa dayanıyor. | Open Subtitles | يجب ان يستند على ادلة موثوقة لكن في قضية الولاية فهي تستند الى مصدر مجهول |
| Sürdürülebilir bağış üzerine kurulu kar amacı gütmeyen model baz alınacaktır. | TED | وسوف يستند على نموذج غير ربحي الذي سيكون أساسه منح مستدامة. |
| Yardım paketi takip teknolojisi üzerine kurulu yeni bir sistem olacak, çalıştığım lojistik şirketi sayesinde. | TED | سيكون هناك نظاماً جديداً يستند على حزمة تكنولوجيا التعقب المتبرع بها من شركة خدمات اللوجستية التي أعمل لصالحها. |
| Delile dayalı olamayan bir karar adaleti ihlal etmektir. | Open Subtitles | ما ينتهك ماهية العدالة هو الحُكم الذي لا يستند على أدلة قطعية |
| Korkmuş ve sarsılmıştım ve travma korkusuna dayalı bir karar verdim. | Open Subtitles | كنتُ خائفة، وأصبتُ بصدمة. ولقد إتخذتُ قرار يستند على ذلك الخوف والصدمة. |
| Yaptığım her şey, babanın arkasında bıraktığı kanıtlara dayalı. | Open Subtitles | كل شيء قمت به يستند على أدلة تركها والدك خلفه |
| Böylece bu ülkedeki ırk ve renge dayalı tüm ayrımcılıkları ortadan kaldırabileceğiz. | Open Subtitles | لكي نتمكن من تخليص هذه الأمة من كل أثر يتعلق بالتمييز الذي يستند على العرق واللون. |
| Dünya kareografisini kurduğunuz bir bale gibi döner, fakat olaylar geçmişteki bir tecrübeye dayalı olamaz çünkü daha önce orada yemek yememişsinizdir. | TED | العالم يتحرك مثل رقصة باليه قمت أنت بتصميمها ولكن التسلسل لا يمكن أن يستند على تجربة من الماضي لأنك لم تأكل هنا من قبل ابداً. |
| gibi. Hiçbir Çocuk Geri Kalmasın eğitim sistemi çeşitliliğe değil, benzerliğe dayanıyor. | TED | التعليم في إطار "لن يترك أي طفل" لا يستند على التنوع ولكن على المطابقة. |
| Eli'ın programı şarj sürecinin kesin zamanlamasına dayanıyor. | Open Subtitles | برنامج "إيلاى" يستند على زمن محدد فى عمليه إعاده الشحن |
| Yani Karkov Koltsov'a dayanıyor. | Open Subtitles | (انت... اذاً هذا (كوركوف (كان يستند على (كولتسوف |
| Onların hayranlığı benim suçlu olmam üzerine kurulu. | Open Subtitles | ترى، إعجابهم يستند على افتراض أنني مذنب. |
| Hayatım işimdeki insanların değişebilecekleri üzerine kurulu. | Open Subtitles | -عملي في الحياة يستند على الاعتقاد بأن الناس يمكن ان يتغيروا . |