| her şey benim istediğim yoldan yapılacak. Başka yol yok. | Open Subtitles | يجب أن يسير كل شيئ بطريقتي لا يوجد طريق سريع |
| her şeyin düzelmesini umuyorum, ama bu ciddi bir kriz. | Open Subtitles | آمل أن يسير كل شيء جيداً معهم لكنها أزمة خطيرة |
| her şeyi doğru bir şekilde yapmamız gereken bir durumdayız. | Open Subtitles | نحن بموقف يجب ان يسير كل شي به بصورة صحيحة |
| Gerçek depresyon, hayatınızda her şey yolundayken mutsuz hissetmektir. | TED | الإكتئاب هو أن تكون حزينا عندما يسير كل شيء في حياتك بشكل جيد. |
| her şey planladığım gibi gidiyordu kafamı karıştıran önemli bir şeyi saymazsak. | TED | وكان يسير كل شيء كما خططت له، إلا أنني كنت في حيرة بشأن أمر مهم. |
| Umarım orada her şey yolunda gidiyordur. | Open Subtitles | أَتمنّى أنّ يسير كل شيء على ما يرام في المسيرة |
| Bundan sonra her şey gerçekten daha iyi olacak, tamam mı? | Open Subtitles | سوف يسير كل شيئ على ما يرام من الآن فصاعدا |
| Bundan sonra her şey gerçekten daha iyi olacak, tamam mı? | Open Subtitles | سوف يسير كل شيئ على ما يرام من الآن فصاعدا |
| her şey yolundayken ilişkiler gayet kolay yürüyor. | Open Subtitles | تعرفين أن العلاقات الأنسانية سهلة . حين يسير كل شىء بهدوء ولطف |
| Sonunda duruşmanın başlama zamanıydı ve her şeyin yolunda gitmesine ihtiyacımız vardı. | Open Subtitles | حان الوقت أخيراً لتبدأ المحاكمة و أردنا أن يسير كل شيء بشكلٍ مثالي |
| Ona de ki her şeyin yolunda gidip, istediği şeye ulaşmasını umduğumu söyle. | Open Subtitles | ..أخبريه بذلك أخبريه بأنني أتمنى له أن يصل إلى مايُريد وان يسير كل شيء كما يُريد |
| her şeyin yolunda gitmesini istiyorum o kadar. | Open Subtitles | انظر ، أود فحسب أن يسير كل شيء على ما يرام |
| Stella bir kaç saate eve gelir ve umarım burada her şey güzel olur. | Open Subtitles | ستيلا يجب ان تكون في المنزل بغضون عدة ساعات وآمل ان يسير كل شئ على مايرام |
| Evet, sürücü adayı ehliyetim var. her şey sana doğru geliyorsa neredesindir biliyor musun? | Open Subtitles | نعم,انا لدى رخصة المتعلم. اتعرفين اين تكونين عندما يسير كل شئ عكس اتجاهك؟ |
| her şey tıkırında, değil mi Boyle? | Open Subtitles | يسير كل شيء على نحو جيد, أليس كذلك, بويل؟ |
| Efendim, bazı şüphelerim vardı ama her şey tıkır tıkır işliyor. | Open Subtitles | حسنًا يا سيدي، كان لديَّ شكوكي ولكن يسير كل شيء مثل عقارب الساعة |
| Bütün bu boktan işleri bana bu yüzden öğretiyorsun her şeyin nasıl işlediğini bana bu yüzden gösteriyorsun. | Open Subtitles | لهذا السبب كنتِ تعلميني كل هذا الهراء تريني كيف يسير كل شيء |
| Yetişkinler gibi davranmak için her şeyi yaptık. | Open Subtitles | لماذا لم يسير كل شيء مثل ما خططنا له؟ |
| Yetişkinler gibi davranmak için her şeyi yaptık. | Open Subtitles | لماذا لم يسير كل شيء مثل ما خططنا له؟ |
| Umarım yarın her şey yolunda gider. | Open Subtitles | اتمنى ان يسير كل شيء على مايرام غدا |