| Kayzer, yöneticiler toplulugundaki en rahat kisiydi. | Open Subtitles | كان القيصر يشعر براحة اكبر عندما يكون بين ضباطه |
| - Evinde rahat rahat keyif yapıp eşyalarını karıştırıyordur. | Open Subtitles | يشعر براحة كاملة في منزلك. يلعب بجيمع اغراضك. |
| Mutfakta son derece rahat. | Open Subtitles | إنه يشعر براحة كبيرة هنا وخاصةً في المطبخ |
| Bunun sadece filmlerde olduğunu düşünüyorsanız siz Amerikan insanlar daha rahat ederseniz, daha iyi uyuyabilirsiniz. | Open Subtitles | الشعب الأمريكي يشعر براحة تامة يمكنك أن ترتاح أنت تعتقد أن هذا لا يحدث إلا في الأفلام |
| Gözlerimi kapatıp ona sarılıyorum. Bu şekilde içim daha rahat oluyor. | Open Subtitles | عندما أغلق عينياي وأحتضنه ، قـلبيّ يشعر براحة كبيرة |
| Bu noktada onu daha rahat ettirmek hakkında konuştu ama burada yapacağız. | Open Subtitles | تقول أن الأمر يتعلق بأن نجعله يشعر براحة أكثر في تلك المرحلة أى كان ما تفعلينه هُناك |
| Sanırım, bu işte... birbirini tanımayan, hatta birbirine düşman iki bağımsız eleman çalışıp... birbirini gözetlerse içinin daha rahat edeceğini... söylemek için de aramamıştır. | Open Subtitles | ...أعتقد أنه ربما لم يتصل بك ليخبرك بأنّه يشعر براحة أكثر إذا كان هناك شخصان مستقلان ويجهلان أحدهما الآخر ربما العداء المتبادل سيتكفل بهذا |
| Stuart eğer büfede kahraman olacak kadar rahat değilse, belki de zamanının çoğunu geçirdiği yerde | Open Subtitles | تصورت ان كان ستيوارت لا يشعر براحة كافية ليصبح بطلاً في المطعم ربما سيشعر بارتياح أكبر في مكان يقضي فيه معظم أوقات فراغه |
| Hadi gidelim tabii önce Wick'i rahat ettirelim. | Open Subtitles | دعنا نتحرّك... حالما أجعل (ويك) يشعر براحة أكبر. |
| Hadi gidelim tabii önce Wick'i rahat ettirelim. | Open Subtitles | دعنا نتحرّك... حالما أجعل (ويك) يشعر براحة أكبر. |