| Bu tür bir baskı, böyle bir didikleme onun için dayanılmaz olur. | Open Subtitles | ذلك النوع من الضغط ذلك النوع من الفحص الدقيق سيكون لا يطاق |
| Dünya kesin kanunlarla yönetiliyor, ve dayanılmaz derecede sıkıcı. | Open Subtitles | العالم يحكم بواسطة قوانين صلبه,وهذا .يجعله ممل بشكل لا يطاق |
| Zıt olarak James Brown tipinde bir baş şarkıcı çünkü, biliyorsun, gerçekten dürüst olalım, sadece bir tane James Brown var ve iyi bir James Brown gerçekten dayanılmaz olur. | Open Subtitles | او مغنى رئيسى من نوع جيمس براون لانك تعرفين بصدق انة لا يوجد الا جيمس براون واحد فقط وانتى تعرفى انة مغنى لا يطاق |
| Bundan daha çekilmez bir adamın adını verebilirsen sana bir sterlin veririm. | Open Subtitles | سوف أعطيك باوند إذ يمكنك تسمية لي أكثر شخص أبله لا يطاق |
| çekilmez, gururlu bir erkek ama onun da iyi yönleri vardır,olmalı onları göstermiyor olabilir. | Open Subtitles | إنه لا يطاق, ورجل بكبرياء ولكن لابد ان لديه بعض المميزات, التي لا تظهر في الحال |
| Anneler buraya geri döndüklerinde, bunalım katlanılmaz seviyede oluyor. | Open Subtitles | بعد عودة الأمّهات إلى هنا، يكون الاكتئاب لا يطاق تقريباً |
| Fakat sanırım Nazi ve Japon idaresi altındaki bir dünya daha kabul edilemez olurdu. | Open Subtitles | لكننى أقصد أن العالم كان سيصبح مكاناً لا يطاق حقاً تحت حكم النازيين واليابانيين |
| İzlemesi bile benim için dayanılmaz. | Open Subtitles | و هو الامر الذي لا يطاق بالنسبة لي حتى التفكير فيه |
| Öyle. Nedenini de biliyorum. Hepsi dayanılmaz şekilde sıkıcı çünkü. | Open Subtitles | وأنا أفهم الآن لماذا الحياة مملة بشـكل لا يطاق |
| Öleceğini bile bile bir hastanın öylece çekip gitmesini izlemek dayanılmaz bir şey, anlıyorum. | Open Subtitles | أعرف ، انه لا يطاق أن ترى مريض يخرج من هذا الباب وأنت تعلم إنه سيموت |
| Bu aşamada ulaşıncaya kadar ama dayanılmaz acı olan | Open Subtitles | لكن حتى يصل لهذه المرحلة فهي في ألم لا يطاق |
| Afrodit'e selam olsun! dayanılmaz bir ukala mıyım? | Open Subtitles | السلام، اوه افروديت هل انا اتحذلق بشكل لا يطاق ؟ |
| Arzuladığın aşağılanma dayanılmaz bir hale mi geldi? | Open Subtitles | الانحطاط يقاضيك، لقد اصبحتَ بالقعل شخص لا يطاق |
| Dün onu ilk aradığından beri çekilmez bir hal aldı. | Open Subtitles | لقد أصبح لا يطاق منذ أن اتصلت به هو أولا بالأمس |
| - Hiç çekilmez olacak değil mi? | Open Subtitles | سوف يحاول أن يجعل من نفسه شخصاً لا يطاق أليس كذلك ؟ |
| Ama bu filmlerde genellikle rol yapmak için karşı cinse ilgi duyan kadınlar ve uydurma durumu çekilmez oluyor. | Open Subtitles | لكنهم عادتاً في هذه الأفلام، يستأجرون إمرءتان مستقيمات، يتظاهرون بذلك و الشيء المزيف لا يطاق |
| Hayatının monotonluğunu tekrar tekrar yüzüne vuran katlanılmaz birisi. | Open Subtitles | تذكير مستمر بالتكرار الذي لا يطاق وبالضجر الذي يملأ حياتها |
| - katlanılmaz biri biliyorum... | Open Subtitles | ـ أَعرف أنه لا يطاق ـ هذا ما أقوله |
| Bu tolere edilemez. Bu şehir canavarlıklar yapanlara karşı öfkeyle ayağa kalkacaktır. | Open Subtitles | هذا لا يطاق وسوف تنتفض المدينة في غضب ضد أولئك الذين يرتكبون الفضاعة |
| İçin ne ise dışın da odur. Bu ne kadar acı verici bilemezsin! | Open Subtitles | وأن يراكِ الناس بمظهرك لا تعرفين كم هذا لا يطاق |
| Katlanılır gibi değil, aptal şey! | Open Subtitles | انها لا يطاق أن الفتاة يجب أن تتصرف مثل هذا قبل مثل هذه الحساسية. |
| Üstün gücüne rağmen, kendisinin de gıda ihtiyacının olduğunu fark etti, arzusu dipsiz ve dayanılmazdı. | TED | وبالرغم من سلطته العليا، أدرك هو الآخر أنه غير مستثنى في الحاجة إلى قُوت، وأحس بندم عظيم لا يطاق. |
| Ama doktor, gittikçe daha kötü oluyor.Başağrıları önceden en azında tahammül edilebilirdi. | Open Subtitles | ولكن يا دكتورة ، الأمور تزداد سوءاً بالتأكيد الصداع أصبح لا يطاق من السابق |
| Bunun sineye çekilemez olduğunu sen söyledin. Birlikte gidecektik hani? | Open Subtitles | قلت إن هذا لا يطاق قلت إننا سنفعل الأمر معاً |
| Uzakta bir lokomotifin çıkardığı ıslık sesi kulaklarımda o denli güçlü çınlıyordu ki acısı dayanılır gibi değildi. | Open Subtitles | صافرة قطار يسافر بعيدا كانت تهتز قويا في اذني هذا الألم كان لا يطاق |