| Suçlanmadan istifa etti. Çünkü büyük ihtimalle hüküm giyeceğini biliyordu. | TED | فقد استقال قبل أن يحدث ذلك لأنه يعلم بأنه سيدُان. |
| Öleceğini biliyordu, ve bunu değiştirebilecek birşey yoktu. | Open Subtitles | كان يعلم بأنه سيموت ولا يوجد شيء يمكنكما فعله لتغيير ذلك |
| O davalarla ilgili bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu. | Open Subtitles | لقد كان يعلم بأنه كان عليه أن يقوم بفعل شيء ما بخصوص هذه القضايا |
| Ama hepimiz biliyoruz ki zamanda yolculuk mümkün. | Open Subtitles | ولكن جميعنا يعلم بأنه يمكن السفر عبر الزمن |
| İkimiz de biliyoruz ki; bu küçük yerde bir tur daha atacaksın. | Open Subtitles | كلانا يعلم بأنه لديك دورة إضافية على هذا المغرور |
| Adamın neyin peşinde olduğunu bilen başka birileri daha olmalı buralarda. | Open Subtitles | يجب أن يكون هناك شخص آخر في هذا المستشفى يعلم بأنه يفـعل شيء ما |
| Üstüne atlamanın ve tüm bu güzel tabak çanağı riske atmanın yanlış olduğunu biliyor. | TED | وهو يعلم بأنه من الخطأ أن تقفز وخطر تخريب كل أدوات هذه المائدة الجميلة. |
| O zaman gelecekteki Doktor, öleceğini biliyordu peki, kendi gençliğini ve bizi ne yapmak için çağırdı? | Open Subtitles | اذا الدكتور من المستقبل يعلم بأنه سيموت قام باستدعاءنا و نسخته الأصغر لنفعل ماذا بالتحديد ؟ |
| Mektupta o kadar belli olmayan iki şey var. Öleceğini biliyordu ve seni çok seviyormış. | Open Subtitles | هناك أمران جليان بهذه الرسالة، كان يعلم بأنه سيموت وأنه أحبك كثيراً |
| Sanırım bir şekilde bunun olacağını biliyordu. | Open Subtitles | حسناً ، ربما . اعتقد بطريقة ما انه كان يعلم بأنه قادم |
| Yeryüzünde çok fazla yaşayamayacağını biliyordu, | Open Subtitles | كان يعلم بأنه لا يمكنه النجاة على السطح مدة طويلة |
| Yediği sandviçin ilk sandviçinden çok son sandviçi olduğunu biliyordu. | Open Subtitles | حتى وهو يعلم بأنه يقترب لتناول ساندويشه الأخير |
| Yakalandığında da, zamanının dolduğunu biliyordu. | Open Subtitles | عندما يتم القبض عليه، يعلم بأنه وقته قد انتهى |
| Johnny çok uzun zamanı olmadığını biliyordu. | Open Subtitles | جوني كان يعلم بأنه لم يعد يتبقى امامه الكثير |
| Ama o, geri gelmemesi gerektiğini biliyordu. | Open Subtitles | هو يعلم بأنه لم يكن من المفترض أن يعود |
| Bir süreliğine gideceğini biliyordu. | Open Subtitles | لقد كان يعلم بأنه سيغيب لفترة ما |
| İkimiz de biliyoruz ki bu büyük ve kötü bir dünya, Michael. | Open Subtitles | كلانا يعلم بأنه هناك عالم كبير سيء في الخارج |
| İkimiz de biliyoruz ki bu büyük ve kötü bir dünya, Michael. | Open Subtitles | كلانا يعلم بأنه هناك عالم كبير سيء في الخارج |
| İkimiz de biliyoruz ki, eğer ben de çalışmazsam para bize yetmeyecek. | Open Subtitles | كلانا يعلم بأنه لا يمكننا أن نتحمل نفقاتنا بدون أن أعـمـل |
| Burada olduğunu bilen yok. | Open Subtitles | لاأحد يعلم بأنه هنا |
| Onun burada olduğunu bilen yok. | Open Subtitles | لاأحد يعلم بأنه هنا |
| Şimdi bir Soubeyran olduğunu biliyor... kambur olması benim hatam değil. | Open Subtitles | هو الآن يعلم بأنه سوبيغان وليس ذنبي بأنه كان أحدباً |
| Bebeğim, bunun bir soru olduğunu biliyor, tamam mı? Soruyu sana soruyor. | Open Subtitles | إنه يعلم بأنه السؤال لكنه يسألك بأن تجيبه |