| İşte, en sonunda, kendi ilacınızı bastırabilmeniz anlamına gelebilir. | TED | حسنا، في نهاية المطاف، يمكن أن يعني أنه يمكنك طباعة دوائك الخاص بك. |
| Senin vericinin kalbinin ölmesi, benimkini alabileceğin anlamına gelmez. | Open Subtitles | ليس لأن قلب متبرعك مات يعني أنه يمكنك الحصول على قلب متبرعي |
| Biliyor musun sırf annen zengin diye bu beni satın alabileceğin anlamına gelmez. | Open Subtitles | تعلم فقط لأن أمك غنية لا يعني أنه يمكنك أن تشتريني |
| Kendin arkadaş edinememen benim arkadaşlarıma sokulabileceğin anlamına gelmiyor. | Open Subtitles | مجرد عدم قدرتك على تكوين صداقاتك لا يعني أنه يمكنك سرقة أصدقائي |
| Bizim gibi giyiniyor olman bizden biri olduğun anlamına gelmez. | Open Subtitles | فقط لأنك ترتدين مثلنا لا يعني أنه يمكنك أن تكوني كإحدانا |
| Bunun bana bağırabileceğin anlamına geldiğini sanıyorsan... | Open Subtitles | إن اعتقدت أن هذا يعني أنه يمكنك البدء في الصراخ عليّ |
| En tepede olman insanları yönetebileceğin anlamına gelmez. | Open Subtitles | جلوسك على كرسي الزعامة لا يعني أنه يمكنك القيادة |
| Aşık olup mutlu bir hayat sürebileceğin anlamına geliyor. | Open Subtitles | يعني أنه يمكنك الوقوع في الحب وتعيش سعيد للأبد |
| Bu felç olacağınız anlamına geliyor. | Open Subtitles | مما يعني أنه يمكنك أن تصبح مشلولا |
| Bu beni yargılayabileceğin anlamına gelmez. | Open Subtitles | هذا لا يعني أنه يمكنك مقاضاتي. |
| Ama bu içerde motor kullanabileceğiniz anlamına gelmiyor. | Open Subtitles | التوصيل بدراجات (بوني) النارية حقّق نجاحاً عظيماً ولكن هذا لا يعني أنه يمكنك أن تتجوّل بها في الداخل |
| Bu da senin özgür olduğun anlamına geliyor. | Open Subtitles | مما يعني أنه يمكنك المغادرة |