| FDA'in aldığı kararlar ürünün piyasadan toplanıp sonra da yok edilmesi gerekiyordu. | Open Subtitles | المنتج كان يفترض ان يدمر بعدما سحبته وكالة الأغذية والدواء من الأرفف |
| Luke'a yardım etmenin, onda açtığım yarayı iyileştirmesi gerekiyordu ama Antoine'ı önce ben bulmazsam canını daha çok yakmış olacağım. | Open Subtitles | بمساعدتي للوك كان يفترض ان اخفف عنه الألم الذي سببته اليه ولكن سوف اؤذيه اكثر اذا لم امسك بأنطوان قبله |
| Eddie, senin şimdi yapıyor olman gereken başka birşey yok muydu? | Open Subtitles | ايدى اليس هناك شيئا اخر يفترض ان تفعله الان؟ |
| Düşünmememiz gereken şey aklımın ucundan bile geçmiyor. | Open Subtitles | انا لا افكر فى الشيىء الذى لا يفترض ان نفكر فيه |
| Bunun eğlenceli olması gerekmiyor. - -BU bir Hiccup fikri. | Open Subtitles | لا يفترض ان يكون ذلك مرحا انها من افكار هيكاب |
| Eğer sevgilin yanından yirmi dakikalığına uzaklaşsa bile onu özlemen gerekir. | Open Subtitles | يفترض ان تشتاق للشخص الاخر حتى لو كانت مجرد 20 دقيقه |
| Niye bizi olması gerektiği gibi bodruma değil de parka getirdi anlayamadım. | Open Subtitles | أَتسائلُ لِماذا جَلبَنا إلى المتنزة بدلا من البدروم كما يفترض ان نكون؟ |
| Bu hiç doğru değil. O senin kardeşin olduğuna göre göz kulak olman gerekirdi. | Open Subtitles | لا يبدو هذا صالحا كان يفترض ان تاخذه وتعتني به |
| Operasyonun bu kısmının hızlı, sessiz ve kansız olarak halledilmesi gerektiğini. | Open Subtitles | أنّ هذا الجزء كان يفترض ان يكون سريعاً وهادئاً وبدون دماء |
| Tankların bizim önümüze geçmesi gerekiyordu ancak gelmemişlerdi. | Open Subtitles | و الـسـبـب راجـع إلـى انـه كـان يفترض ان تكون الدبابات قد سبقتنا لكننا فوجئنا انها لم تصل ولا دبابه واحده وصلت |
| Bu gece müzik şirketinden birilerinin bizi dinlemeye gelmesi gerekiyordu. | Open Subtitles | هناك يفترض ان يكون قد سجل يجب على التنفيذيين التحقق هذه الليلة |
| Başkan'ın beni biter bitmez araması gerekiyordu... | Open Subtitles | كان يفترض ان يكلمنى الرئيس الدقيقة لها ثمنها هنا |
| Bugünün onun hayatındaki en iyi gün olması gerekiyordu. | Open Subtitles | اليوم كان يفترض ان يكون اسعد ايام حياتها |
| Dün gece senin dairende kalması gerekiyordu. Benim için bir kereliğine iyi bir şeyler yapamaz mısın? | Open Subtitles | لقد كان يفترض ان يبقي في منزلك بالأمس ألا يمكنك لمرة ألا تأتي إليّ؟ |
| Beyinsiz kocasını yanında getirmemesi gereken kadının çocukları. | Open Subtitles | الأطفال لا يفترض ان تحضرهم معها مع ذلك الغبي زوجها |
| Aslında, bence tam olarak olmam gereken yerdeyim. | Open Subtitles | في الحقيقة، أعتقد أني متواجد تماماً بالمكان الذي يفترض ان أكون به |
| Ölmeleri gereken insanların bedenleri kaza sonrası birden yokoluveriyor. | Open Subtitles | الناس الذين يفترض ان يموتوا من الحوادث تلاشت اجسامهم فجاة من الموقع. |
| - Aynen. Sence de ona "Order and Law" demeleri gerekmiyor mu? | Open Subtitles | الا تعتقدين انه يفترض ان يسمى اوردر اند لو؟ |
| Rahat olması gerekmiyor zaten. Beynini uyanık tutmamız lazım. | Open Subtitles | لا يفترض ان يكون مريح حتى لا يجعلكي تنامين .. |
| Biliyorum söylememen gerekir ama param olmasını seviyorum. | Open Subtitles | اعلم انه ليس يفترض ان تقولي لكني احب الحصول على النقود |
| - Ya da 3,000 kişilik bir kasabada tek bir kişinin olması gerektiği yerde olmaması. | Open Subtitles | ولا اي شخص منهم موجود في المكان الذي يفترض ان يكون فيه بالضبط |
| Benim eğlenmeyi istemem, senin de somurtman gerekirdi. | Open Subtitles | كنت انا الوحيد الذي يفترض انه يريد المرح و انت يفترض ان تكون مزعج و متذمر |
| Doğaüstü şeylerin, gerçekte olmaması gerektiğini biliyorum. | Open Subtitles | أعرف عالم ما وراء الطبيعة هو شيء الذي لم يفترض ان يحدث |