| Richie sonrada hayatında bazı şeylerin eksik olduğunu anladı. | Open Subtitles | عندها أدرك ريتشي أن هناك شيء يفتقده في حياته |
| Biliyorum, şovmenlik. Belki benim bel soğukluğumda eksik olan da budur, ha? | Open Subtitles | بالفعل، الاستعراض، ربما هذا هو ما يفتقده السيلان. |
| Kimsenin özlemeyeceği birini bularak. | Open Subtitles | ستختبريه على شخص ما لن يفتقده أحد |
| Onu en çok Bree özleyecek. | Open Subtitles | .بري أكثر من يفتقده |
| Sonuç olarak, arkasından düzülen klişe övgülerin ve samimi olmayan hüzün ifadelerinin arasında onu kalpten özleyen bir torunu olduğunu keşfediyor. | Open Subtitles | من بين كل كلمات التأبين المبتذلة التي ألقيت وتعابير الحزن المنافقة اكتشف وجود حفيد واحد يفتقده بالفعل |
| Eğer Julien kayıpsa, neden kimse onu özlemedi? | Open Subtitles | -اذا كان جوليان مفقود -لماذا لم يفتقده أحد الى الأن؟ |
| Devon berbat. Kimse onu aramaz bile. | Open Subtitles | (ديفن) سئ لن يفتقده أحد |
| Bak, hatalar olur, anlıyorum ama inan bana kimse Deke'i özlemeyecek. | Open Subtitles | أدرك أن الخطأ يحدث وثق بي لن يفتقده أحد هنا |
| Onu sadece annesi özleyecektir. | Open Subtitles | لن يفتقده أحد سوى والدته |
| - özlenmeyecek minik bir kötü adam. | Open Subtitles | أعتقد إنه شخص شرير مشغول بعض الشىء ولن يفتقده احد |
| Bu takımda uzun süredir eksik olan bir şey bu. | Open Subtitles | هذا هو الشيء الذي يفتقده الفريق منذ وقت طويل |
| Ve sistemindeki eksik noktanin cinayet oldugunu anlamis olabilir. | Open Subtitles | و اكتشف ان الجزء الذي كان يفتقده من نظامه هو القتل |
| Şimdi, bu büyük tartışmada eksik olan, sağlıksızlığa, çevre tarafından tehdit edilen bir topluluğa müdahale etmemeye karşı yapısal ve sürdürülebilir değişikliklere girişimde bulunmak gibi ayrıntılı bir maliyet-fayda analizidir. | TED | والآن، ما يفتقده الجدال العام هو تحليل شامل لنسبة التكلفة إلى الفائدة بين عدم إصلاح مجتمع في حالة غير صحية ولديه تحديات بيئية، في مقابل إدراج تغييرات هيكلية مستدامة |
| - Kimsenin özlemeyeceği birini öldür. | Open Subtitles | قتل شخص لن يفتقده أحد. |
| - Hayır. - Hiç kimsenin özlemeyeceği. | Open Subtitles | كلا الذي لن يفتقده أحد |
| Kimsenin özlemeyeceği biri... | Open Subtitles | ليس أحداً قد يفتقده أحد |
| Kimse onu özleyecek değil. | Open Subtitles | لا أحد كان يفتقده |
| Onu özleyecek kimse yok. | Open Subtitles | لا أحد سوف يفتقده. |
| Onu özleyen biri var mı sorun. | Open Subtitles | إسأل إذا كان يفتقده أحد. |
| Onu özleyen bir tek sen değilsin. | Open Subtitles | انت لست الوحيده الذي يفتقده |
| Bankadakiler onu özlemedi. | Open Subtitles | ولم يفتقده البنك! |
| Babam onu aramaz. | Open Subtitles | أبي لن يفتقده |
| İşte kötü adamımız. Kimse onu özlemeyecek. | Open Subtitles | انه شخص شرير لن يفتقده احد |
| Eminim birileri onu özleyecektir. | Open Subtitles | أراهن بأن شخصا ما يفتقده |
| Ama evinde özlenmeyecek bir şeyler olabileceğini söylemiştin. | Open Subtitles | لقد قلتي .. أنه ربما هناك ماهو بمنزلك لن يفتقده أحد |