| Bence, tenis temelde pin-pong'dur ama burada oyuncular masanın üstünde duruyorlar. | Open Subtitles | أعتقد أن التنس هو كرة طاولة، ولكن اللاعبون يقفون على الطاولة |
| Uçurumun tam kenarında duruyorlar. Tek yapmamız gereken onları aşağı itmek. | Open Subtitles | إنهم يقفون على حافة الخسارة كل ما يجب علينا أن ندفعهم |
| Orada çocuklarıyla birlikte durup evlerinin yanışını gözlerinde yaşlarla izlerlerken. | Open Subtitles | يقفون هنالك مع أطفالهم جميعهم يبكون وهم يشاهدون بيتهم يُحرق |
| Ve şu an dünyanın gözü benimle birlikte burada duran liderlerde. | Open Subtitles | والآن، أعين العالم بأكلمه تنظر إلى القادة الذي يقفون معي الآن |
| Shankar, ne zaman bir gazete veya dergide onun resmini görsem yanında silahlı biri duruyor. | Open Subtitles | شانكار ، حينما أرى صورته في صحيفة أو مجلة ما هناك رجال مسلّحون دائما يقفون بجانبه لماذا؟ |
| Ama bunu elinde içki ve sigarayla ayakta dikilirken kaç kişi yapabilir ki? | Open Subtitles | ولكن كم من الناس يمكنهم القيام بهذا وهم يقفون ثابتين وبيدهم شراب وسيجارة؟ |
| Günde 151 milyon insan süpermarkette kasada bekliyor. | TED | 151 مليون شخص يقفون في كل يوم في خط السوبر ماركت |
| Orada öylece dikilip bekliyorlar, yüzlercesi, bir saat boyunca. | Open Subtitles | هم فقط يقفون هناك ينتظرون المئات منهم, لساعة. |
| Uçurumun tam kenarında duruyorlar. Tek yapmamız gereken onları aşağı itmek. | Open Subtitles | إنهم يقفون على حافة الخسارة كل ما يجب علينا أن ندفعهم |
| Evet ama silah aradıkları yerde değil. Hepsi boş bir hangarın önünde duruyorlar. | Open Subtitles | إنها ليست بالموقع الذي يعتقدون بأنها موجودة إنهم يقفون جميعاً أمام حظيرةٍ فارغة |
| Şimdi sorulması gereken soru şu; neden ellerinde kitaplarla orada duruyorlar? | TED | إذا السؤآل هو، لماذا يقفون هناك وهم يحملون الكتب؟ |
| Her küçük engel, her küçük rampa, ekip üyelerinin durup vazgeçmesine neden oluyordu. | TED | فكل عائق بسيط .. وكل مشكلة صغيرة كانت تجعل هؤلاء الاطفال يقفون في منتصف الطريق .. ويستسلمون |
| Donmuş denizin üzerinde durup Antarktika fırtınalarına dayanıyorlar. | Open Subtitles | يقفون على البحر المتجمد ويتحملون كامل قوة عواصف القارة القطبية الجنوبية |
| Size o paraşütün boyutları ile ilgili orada ayakta duran insanlarla oransal bir bir bilgi vermek gerekirse, bilirsiniz. | TED | و أعطيكم فكرة عن حجم المظلة مقارنة مع الأشخاص الذين يقفون بجوارها. |
| Benim arkamda duran bin kişiyi unutuyorsunuz. | Open Subtitles | ولكنك تنسي الألف الرجال الذين يقفون خلفي |
| Bugün burada insanoğlu dimdik duruyor gururlu ve yenilmez! | Open Subtitles | هنا واليوم البشر يقفون باعتزاز فخورين ، ومنتصرين |
| İnsanların bunlardan bir tane almak için gece boyu ayakta beklediklerini hatırlıyorum. | Open Subtitles | أتذكر هُناك طابور من الناس يقفون طوال الليل للحصول على واحدة منها. |
| tanrım sen senin gibi birine daha önce hiç rastlamadım senin yüzünden bukadar insan bekliyor görmüyormusun | Open Subtitles | أو يالله أنت لايمكن ان يكون أي شخص آخر العديد من الناس يقفون خارجاً أليس بالإمكان أن تلاحظ ذلك ؟ |
| Tüm arkadaşların bekliyorlar. | Open Subtitles | الآن ، جميع الأصدقاء يقفون بجوار منازلهم |
| Mağazadaydık ve önümüzde kasada bekleyen üç - dört kişi vardı. | TED | كنا في أحد المتاجر، وكان هناك ثلاثة أو أربعة أشخاص يقفون أمامنا في المكان المخصص للدفع |
| Ben burada elektriği, kirayı, ısınmayı ve onların maaşlarını öderken 6 kişi burada bütün gün durmuş birbirine fıkra anlatıp filmler hakkında konuşuyor. | Open Subtitles | ستة أشخاص يقفون هنا لأيام لكى يمزحون و يتحدثون عن الأفلام بينما أدفع أنا الغاز و الإيجار و النور و الضرائب و رواتبهم |
| Ama her zaman ayaklarının üzerinde dururlar. Senin gibi birkaç kişiye tavsiyelerim olmuştur. | Open Subtitles | ولكنهم يقفون دائما على ارجلهم مجددا وقدقمت مسبقا بمواساة اناس مثلك |
| Ve bu şekilde yaşamaktan bıktım, bir kasabadan diğer kasabaya, gözlerinin olması gereken yerde delikler olan, ruhları yaralanmış köşelerde dikilen insanlar. | TED | وقد سئمت من العيش هكذا اتنقل من بلدة الى بلدة و اناس يقفون حول الاركان يحملون ثقوبا مكان اعينهم، ارواحهم معطوبة. |
| Tek yaptıkları, ayakta dikilip sarhoş olmak. Rezalet. | Open Subtitles | كل مايفعلونه أنهم يقفون مجتمعين ويشربون, هذا أعرج |
| Bunlar Amerikalı, özgür olduklarını böyle ifade ediyorlar. Destekli bağımsızlık. | Open Subtitles | هؤلاء أمريكان, يقفون من أجل الحرية من أجل الإستقلالية المدعومة |
| Tüm bu yönlerde, insanlar "aynı durumdalar" ... domuzlar ve ineklerle, tavuklar ve hindilerle. | Open Subtitles | في هذه النواحي الأساسية البشر الذين يقفون "على أربع"، اذا جاز التعبير، مع الخنازير والأبقار والدجاج والديوك الرومية. |