| Şimdi, varsayalım ki, katil onun Bay Baxendale olduğunu bilmiyordu. | Open Subtitles | والآن افترض ان القاتل لم يكن يعرف انه السيد باكسيندال |
| Sorun şu ki; ...aslında benim hakkımda hiçbir şey bilmiyordu. | Open Subtitles | المشكلة هي أنه فعلاً لم يكن يعرف أي شي عنّي |
| Yapay zekâ, insanların yaptığını gördüğü bu şeyi kopyalaması gerekmediğini bilmiyordu. | TED | لم يكن يعرف الذكاء الاصطناعي أنه لم يكن من المفترض أن ينسخ هذا الشيء بالتحديد حيث كان يرى البشر يفعلون. |
| Başyargıç, savunmanın bu bilgiden haberi yoktu. | Open Subtitles | سيادة رئيس المحكمة. الدفاع لم يكن يعرف اى شيىء عن هذه المعلومات |
| Ama bunun bir enfeksiyon mu yoksa kötü beslenmeyle mi ilgili olduğunu bilmiyor. | TED | ولم يكن يعرف ان كانت إلتهابا.. أم الامر متعلق بسوء التغذية |
| Atkins onu öldürmüş ancak cebinde bir servet yattığını... asla bilmiyormuş. | Open Subtitles | قام أتكينس بقتله و لم يكن يعرف بوجود ثروة في جيبه |
| Karşısında ikizlerin olduğunu bilmiyordu. | Open Subtitles | لم يكن يعرف ان هناك توأم, كل ما كان يعرفه, هو |
| İsmail bile Tanrı'nın onu bir ulusun babası olsun diye çöle sürüklediğini bilmiyordu. | Open Subtitles | حتى إسماعيل لم يكن يعرف أن الله يقوده داخل الصحراء ليؤسس أمه |
| İsmail bile Tanrı'nın onu bir ulusun babası olsun diye çöle sürüklediğini bilmiyordu. | Open Subtitles | حتى إسماعيل لم يكن يعرف أن الله يقوده داخل الصحراء ليؤسس أمه |
| Dünyada bu kadar çok su olduğunu bilmiyordu. | Open Subtitles | لم يكن يعرف أن هنالك هذا القدر من الماء في العالم |
| Kafasını teknisyen odasının camına dayadı, gündüz mü yoksa gece mi olduğunu bilmiyordu, sadece sonu yoktu. | Open Subtitles | كان جالسا عند نافذة المنزل ولم يكن يعرف ما إذا كان هذا هو الفجر أم الأصيل، لم يكن لذلك نهاية فحسب. |
| Bekçinin ve çocukların orada olduğunu bilmiyordu. | Open Subtitles | هو لم يكن يعرف بوجود الحارس، و لم يعرف بوجود الأطفال |
| Sana haber verecektik, ama kimse nerede olduğunu bilmiyordu. | Open Subtitles | كنا نود الإتصال بك , ولكن لم يكن يعرف أحداً مكانك |
| Lewis henüz bilmiyordu ancak, küçük bir fikirle bankacılığı sonsuza dek değiştirmişti. | Open Subtitles | أترون ؟ لويس لم يكن يعرف ذلك حينها لكنه كان بالفعل غير العمل البنكي الى الأبد بـ فكرة واحدة بسيطة |
| Çünkü Amerikan ordusu onların orada olduğunu bilmiyordu. | Open Subtitles | لان الجيش الأمريكي لم يكن يعرف بأنّهم كانوا هناك. |
| ..ve yemin ederim Tom silahı ateşlediğinde onun dolu olduğunu bilmiyordu. | Open Subtitles | و لكننى اقسم عندما اطلق توم النار لم يكن يعرف ان المسدس محشو |
| Seni buraya getirmek benim fikrimdi. Jordan'ın haberi yoktu. | Open Subtitles | لقد كانت فكرتى أن نحضرك هنا جوردون لم يكن يعرف أى شئ عنها |
| Eğer cevabı bilmiyor olsaydı bu oyunu oynamazdı. | Open Subtitles | لن يلعب هذه اللعبة لو لم يكن يعرف الإجابة مسبقاً |
| Bahçede eşyalarını satan senin şu adam ne sattığını hiç bilmiyormuş. | Open Subtitles | صاحب مرأب بيع السلع المستعملة لم يكن يعرف ما كان يبيعيه |
| Okuma yazma bilmezdi ama bizim öğrenmemizi sağladı. | Open Subtitles | لم يكن يعرف القراءة أو الكتابة ، لكنه تأكد أننا تعلمنا |
| Onun bu keşfini sonunda bu kadar insana korkunç bir son hazırladığını bilemezdi. | Open Subtitles | و لم يكن يعرف أن إكتشافه سيكون هلاك لكثير من الناس |
| Bu adam smokin nasıl giyilir bilmiyorsa, kapıyı nasıl açacak, espri yap, kibar ol. | Open Subtitles | لو لم يكن يعرف كيف يرتدي بدلة كيف يفتح باب ، يلقي النكات يكون نبيلاً |
| Ne imzaladığının farkında değildi. | Open Subtitles | لم يكن يعرف طبيعة الأوراق التى كان يوقعها |