| Karakterlerin orta yaşlı olmaları gerekmez. | Open Subtitles | لان اعتقد ليس من الاساسي ان يكونو الشخصيات في منتصف االعمر |
| Gerçekten iyi görünüyordu. Yani erkeklerin benimle dost olmaları zor. | Open Subtitles | انه يبدو لطيفا, وانت تعرف انه صعب على الرجال ان يكونو اصدقاء لى |
| Onların okula gitmesi, güzel işleri olması ve aileyi desteklemesi gerekiyordu. | TED | هم يجب عليهم ان يكونو بالمدرسة للحصول على أمان وظيفي و دعم العائلة |
| Eğer araç uzaktan komuta edilmiyorsa,... doğru düğmelere basmak için şartlandırılmış olmalılar. | Open Subtitles | ما لم يتم التحكم فيها عن بعد لابد أن يكونو تكيفو على التواصل. |
| Eğer aynı belirtileri gösteriyorlarsa, çok zayıf veya bayılmış olabilirler. | Open Subtitles | إذا طوروا نفس الأعراض قد يكونو ضعفاء أو مغمى عليهم |
| Belki inanmazsın ama, bensiz çok daha mutlu olurlar. | Open Subtitles | لاكن , انا عندي عائله وصدقي او لاتصدقي هم افضل انهم يكونو معي |
| Başka bir şey için yemin ederlerse, tabiiyetlerine ters düşeceklerini ve Tanrı'ya karşı büyük suç işleyeceklerini kabul etmiş olacaklar. | Open Subtitles | يجب ان يكونو على علم انهم لو اتخذوا قسما اخر يعارض نصنا فأنه يعارض الايمان ويسيء الى احكام الرب |
| Tanımladıkları cesedin gerçekte Alice'in olduğundan emin olamadılar. | Open Subtitles | لم يكونو متأكدين بأن الجثة التي "تعرفو عليها أنها جثة"ألـس بالمر |
| Belki de burada olmalarını istediğin için buradalar. | Open Subtitles | ربما انهم جميعا هنا لأنك أردت لهم أن يكونو هنا |
| Bir sonraki pilot grubunun konuşlanmaya bir an önce hazır olmaları için onları eğitmeme ihtiyaçları var. | Open Subtitles | إنهم يحتاجونني لتدريب الدفعة الجديدة من الطيارين كي يوزعوهم حتى يكونو جاهزين للتحليق بأسرع ما يمكن |
| Kütüphane görevlilerinin yardımcı olmaları gerektiğini sanıyordum. | Open Subtitles | أعتقدت أن المكتبيين يفترض أن يكونو ذات نفع |
| Yaşadıklarını var sayacağım. Öyle olmaları gerek. | Open Subtitles | أعلم بأنهم على قيد الحياة, يجب أن يكونو كذلك |
| Düşünün - köle almak veya satmak için onların köle doğmuş olması gerekir, örneğin bir çiftlikte. | Open Subtitles | بأن الطريقة الوحيدة لبيع أو شراء العبيد هي بأن يكونو مولودين عبيداً كما في المزارع |
| Bilirsin aralarındaki şu geçmeyen cinsel çekim yüzünden eski sevgililerin arkadaş olması zordur. | Open Subtitles | حسنا، أتعلمين كم هو صعب للعشاق السابقين أن يكونو أصدقاء لوجود ذلك التوتر الجنسي بينهم؟ |
| Ve benim onlara ihtiyacım var, hayatimin bir parçası olmalılar. | Open Subtitles | وانا اريدهم أن يكونو ا جزء من حياتي |
| Daha ne kadar kötü olmalılar ki? | Open Subtitles | كم يجب أن يكونو سيئين ليدخلو المخيم |
| Eğer diğerleri ölmeden önce geçidi kullandılarsa, hala orada olabilirler. | Open Subtitles | اذا كانوا استعملو الباب قبل أن يقتل الآخرون, قد يكونو مازالو هناك |
| Allie'nin dediği gibi insanlar korktuğu zaman kırıcı olurlar. | Open Subtitles | مثلما قالت آلي إن الناس يصبحون لئيمين عندما يكونو خائفين |
| Hayır, anlıyorum, ama o kaltaklar dokuzda kulübede olacaklar. | Open Subtitles | لا , أنا أفهم و لكن هؤلاء العاهرات سوف يكونو في النُزل في التاسعة |
| Hiç bir zaman, aynı anda mutlu olamadılar. | Open Subtitles | لم يكونو أبدا سعداء في نفس الوقت |
| Bu kriz anlarında herkesin tetikte olmasını ailelerine, dostlarına göz kulak olmalarını ve ülkemize hatta bütün dünyaya New Yorklular'ın neden yapılmış olduklarını göstermelerini rica ediyorum. | Open Subtitles | أنا أدعو الجميع كي يكونو حذرين.. ومحترسين من عوائلهم وأصدقائهم.. وجيرانهم في هذه المحنة. |
| Şey, yani, kesin olarak bana söylemediler ama onlar burada değiller ve onlar yokken de ben burada kalıyorum. | Open Subtitles | حسنا ، أعني لم يقولو لي على وجه التحديد ، لكنهم بعيدون ، وهذا ما أفعله عندما يكونو بعيدين |
| Yakalanmak dışında bir tek şey için bile üzgün değillerdi. | Open Subtitles | و لم يكونو متأسفين على شيء بإستثناء القبض عليهم |
| Burayı golf sahasına dönüştürene kadar mutlu olmayacaklar | Open Subtitles | لن يكونو سعداء حتى يتحول هذا المكان لملعب جولف |