| Anlaşma yok. Onu geri götüreceğim, ve herhangi bir anlaşma olmayacak. | Open Subtitles | بدون اي إتفاقات , سآخذه معي ولن يكون هنالك اي إتفاقات |
| Carol parayı tekrar verene dek, herhangi bir suçlu savunması olmayacak. | Open Subtitles | لن يكون هنالك مرافعه باقتراف الذنب حتى تقوم كارول بارجاع النقود |
| Onlar arasında sadece başarılı bilim insanlari olmayacak -- AMBE'de bunu gördüklerimden dolayı bundan eminim ki-- onlar geleceğin Afrikalı Gates'leri, Brin'leri ve Page'leri olacaklar. | TED | بينهم لن يكون هنالك فقط علماء عباقرة أنا متأكد مما رأينا في آيمز سيكون هناك غايتس أفارقة براينز و بايجز في المستقبل |
| Yani şu 10 metre içinde bir gay biri olması gerek. | Open Subtitles | لذا يجب ان يكون هنالك شخص شاذ في محيط مئة قدم |
| Ve umarım arada da "T - O" harfleri vardır. | Open Subtitles | وآمل أن يكون هنالك حرفا ت و أو في الوسط. |
| Amerikan Anayasası'nda değiştirmek istediğimiz bir yasa olduğunda, diğerini kaldırmıyoruz. | TED | عندما يكون هنالك وضع عندما نريد تغيير قانون ما بالدستور الأمريكي نحن لا نمحي الذي قبله |
| Çok eğlenceli olmazdı zaten. | Open Subtitles | إنها كلبة صغيرة. لن يكون هنالك الكثير من المتعة على كل حال |
| On dakika içerisinde bira mira kalmayacak. | Open Subtitles | و خلال 10 دقائق، لن يكون هنالك احتمال لوجود الجعة |
| Bu harita işi bitene kadar, oylama falan olmayacak. | Open Subtitles | لن يكون هنالك أي تصويت حتى انتهي من مسالة الخريطة هذه |
| Geride hiç bir tanık bırakmak istemiyorlar ve bugünden sonra, ...hiç olmayacak. | Open Subtitles | لايريدون أي شهود .ولن يكون هنالك بعد اليوم |
| Polis olmayacak çünkü polisi arayamazlar. | Open Subtitles | لن يكون هنالك أيّ شرطة لأنّهم لن يُبلّغوا عن العملية |
| Eğer seni eve götürmezsem sonrası diye bir şey olmayacak. | Open Subtitles | مالم تعودي إلى المنزل، فلن يكون هنالك لاحقاً |
| Eğer Phoebe'yi kurtarmanın bir yolunu bulamazsak prova yemeği ya da düğün olmayacak. | Open Subtitles | لن يكون هنالك عشاء تدريبي أو زفاف حتى مالم نعثر على طريقة لإنقاذ، فيبي |
| Ve bu artık ünlüler partisi olmayacak tamam mı? | Open Subtitles | لن يكون هنالك المزيد مِن حفلات المشاهير، |
| Doğduktan sonra soru soracak zaman olmayacak. | Open Subtitles | بعد ولادتها ، لن يكون هنالك الكثير من الوقت لطرح الأسئله |
| G8, Afrika'nın problemlerine çözümün, yardımlarda devasa bir artışın olması gerektiğini öneriyor, Marshall Planına benzer bir şey. | TED | وهذا المؤتمر يقترح حلول لمشاكل أفريقيا ،بأن يكون هنالك زيادة في المعونة أو هذا حسب خطة مارشال. |
| Sizlerle paylaştığım gibi, sonuçta verecek cevabım yok. Ama sizin olması lazım. Bir şeylerin olması lazım. | TED | لا املك حقاً الاجوبة ، انا شاركتكم الصور الاجوبة لذلك. أنتم من ينبغي له ذلك. لا بد أن يكون هنالك شيء. |
| Ve dolayısıyla bu -- orada örnek kişilerin olması çok önemli. | TED | و ، تعلمون ، إنه مثل.. من المهم أن يكون هنالك قدوه. |
| Belki de iki fevri insanın beraber olmasının bir kötü yanı vardır. | Open Subtitles | ربما يكون هنالك جانب سيء في كون شخصين متهورين في علاقة معاً |
| Her bir ülkede, her programda bir sembole ihtiyaç vardır, bu, MBA'sı ile yaptığı en iyi şey muhtemelen. | TED | ان يكون هنالك رمزاً .. وقد كان هو رمز حملتنا وبرنامجنا وربما كان هذا افضل شيء قام به بدرجة الماجستير تلك |
| Sadece yerde kan olduğunda yüzünü gösterir. | Open Subtitles | تخرج للعب فقط عندما يكون هنالك دماء على الأرض |
| Günlerce uyurdu. Yiyecek olmazdı. | Open Subtitles | كانت تبقى بالسرير لأيام، لا يكون هنالك طعام. |
| Bir daha görüştüğümüzde şüphe falan kalmayacak. | Open Subtitles | اسمعي، بالمرّة القادمة التي تريني بها، لن يكون هنالك شكّ |