| Yan odada sihirli dinleme değneklerini sallayan dinleyiciler yok mu? | Open Subtitles | لا يوجد مستمعون في الغرفة المجاورة يلوحون بأجهزة تنصتهم السحرية؟ |
| Ayrıca bize el sallayan insanların da görüntülerini aldık. Yol boyunca binlercesinin. Hepsinin elinde bir telefon | TED | استطعنا أيضًا أن نلتقط صورًا لأشخاص يلوحون إلينا، أشخاص على طول الطريق، الآلاف منهم، وجميعهم يحملون هاتفًا بأيديهم. |
| Hepsi genç, yakışıklı, sörfçü, kocaman hortumlarını oraya buraya sallayan tipler. | Open Subtitles | جميعهم صغار السن وراكبي أمواج يلوحون بخراطيمهم الكبيرة |
| Şimdi kim bana kenarda oturup el sıkışan izleyicilerin tarafını açıklamak ister? | Open Subtitles | من يريد التفسير لي موقع هؤلاء على الأرصفة الذين يلوحون بأيديهم ؟ |
| Kolsuz, bacaksız erkekler, kızlar plaja giden turistler gibi el sallarlardı bize. | Open Subtitles | اولاد وبنات لا ايدي لهم ولا أرجل يلوحون لنا في مثل السياح ذاهبون إلى الشاطئ |
| O ufak çubuklarını sallayan iki milyon kişi ha? | Open Subtitles | 2 مليون هناك يلوحون بصنارتهم الصغيره |
| Burada mızraklarını sallayan adamlar var. | Open Subtitles | حسنا , أنه الرجال يلوحون برماحهم |
| Bazıları el sıkar, bazıları el sallar, benim kardeşimde dilini ağzına sokup çıkarır. | Open Subtitles | نعم، بَعْض الناسِ يَتصافحونَ و بَعْض يلوحون. بينما أَخُّي يَحرك لسانُه للداخل و للخرج فِي فَمِّكَ. |
| En iyisiyse şu el sallamasalar bile sorun değil. | Open Subtitles | أحسن شيئ هو, حتى وإن كانوا لا يلوحون, سيكون كل شيئ على مايرام |
| Çocuklar bile anne babalarının elini tutup, el sallayarak selamladılar. | Open Subtitles | حتى الأطفال الممسكين بأوليائهم يلوحون للترحيب |
| Kraliçe'ye gülümseyip el salladı. | Open Subtitles | والابتسامة تعلو وجوههم وهم يلوحون للملكة. |
| Müzelerde veya dükkanlarda veya kamu alanlarında çalışan hayranlarımız hemen el sallarlardı son dakikada spontane ve bedava bir konser vermek istediğimde. | TED | المعجبون الذين عملوا في المتاحف والمخازن وأي نوع من المساحة العامة. يلوحون بأيديهم إذا قررت القيام بحفل عفوي مجاني و بدون سابق انذار |