| Eğer bizim gibi akıIsızlar ara sıra doğurmasa, o zaman bu dünya boş kalırdı, ya da ihtiyarlarla dolu olurdu. | Open Subtitles | إذا لم يقرّرن حمقاوات مثلنا الولادة من حين لآخر سيفرغ العالم أو يمتلئ بالعجائز أترين ؟ |
| Kumsal, alan için birbiriyle rekabet eden erkek 0rnithocheirus'larla dolu. | Open Subtitles | يمتلئ الشاطئ بذكور الانثوكورص التي تتنافس على مكان للعرض |
| Ay yükselmeden bir saat önce hava morötesi ışıkla dolu ve tilki bunları göremez. | Open Subtitles | في الساعة التي تسبق طلوع القمر يمتلئ الأثير بأشعة فوق بنفسجية لا يراها الثعلب |
| Senin köprübaşındaki kahramanlıklarını düşündükçe kalbim gururla doluyor. | Open Subtitles | انا افكر في شجاعتك علي ذلك الجسر الساحلي وقلبي يمتلئ حتي الانفجار |
| Her akşam böyle doluyor mu burası? | Open Subtitles | هل يمتلئ المحل هكذا فى كل مساء؟ |
| Burası şimdi kadınla dolup taşmalıydı. | Open Subtitles | هذا المكان كان يجب ان يمتلئ بالنهود من الحائط الى الحائط الان |
| İki dakika içinde bu gemi Alliance askerleri ile dolacak. | Open Subtitles | خلال دقيقتين هذا القارب سوف يمتلئ بالتحالف |
| Ofis kurmalı saat gibi her daim bir grup deliyle dolu. | Open Subtitles | عادة ما يمتلئ مكتبي بمجموعة من المجانين كل شهر بإنتظام |
| Dünya neden böyle aptallarla dolu? | Open Subtitles | لماذا يمتلئ العالم بمثل هؤلاء الحمقى؟ |
| "Sevgili Jessie, bilinmeze dalıp kaybolmadan önce ayın ağaçların dallarına takılıp oyalanışı gibi beynimin içi bir şarkıyla dolu. | Open Subtitles | عزيزتى جيسى احبك كنور القمر الخافت الذى ينسجب رويدا من الجذور ... قبل هبوطه إلى العدم،... و يمتلئ ذهني مع بالاغانى |
| Dünya o kadar büyükki ve hala esrarengiz şeylerle dolu. | Open Subtitles | العالم واسع جدا بحيث يمتلئ بالأسرار |
| dolu olmayı isteyip de daima boş olacak şey nedir? | Open Subtitles | ما الذي يريد ان يمتلئ ودائما هو فارغ؟ |
| dolu olmayı isteyip de daima boş olacak şey nedir? | Open Subtitles | ما الذي يريد ان يمتلئ ودائما هو فارغ؟ |
| Bu ev çocuklarla dolu olabilirdi. | Open Subtitles | هذا المنزل يُمكن ان يمتلئ بالأطفال. |
| Eğer öyleyse, evren dünyalarla dolu olmalı. | Open Subtitles | لو كان كذلك، فلربما ...يمتلئ الكون بأراضين |
| Ama sabah yine sevginle doluyor. | Open Subtitles | لكن بحلول الصباح يمتلئ مرة أخرى |
| Küveti 60 saniyeden hızlı doluyor. | Open Subtitles | إن البانيو يمتلئ في ستين ثانية. |
| Çünkü bu ev şu an propanla doluyor. | Open Subtitles | لأن المنزل يمتلئ بغاز البروبان الآن |
| Pardon kum değilmiş, bütün Sahra Çölü'ymüş. Bu yer kumla doluyor, Myka. Geldiğimiz yol tarihe gömülüyor. | Open Subtitles | هذا المكان يمتلئ بالرمال يا (مايكا) وطريق دخولنا أصبح مسدودًا |
| Saat 10'da burası dolup taşacak. | Open Subtitles | عند الساعة العاشرة هذا المكان سوف يمتلئ عن أخره |
| Merkezin ağzına kadar suçluyla dolup taşmasına müsaade edemeyiz. | Open Subtitles | لايمكن أن نجعل المكان يمتلئ بالمدانين |
| 90 saniyeden az bir süre sonra, asansör boşluğu halon gazla dolacak ve nefes alamayacaksın. | Open Subtitles | خلال أقل من 90 ثانيه أنبوب المصعد سوف يمتلئ بغاز الهالون ولن تتمكن من التنفس |
| Üçüncü kademe yakında dolacak. Zorla içine düşüreceğiz! Hadi Kaiji! | Open Subtitles | .لا بأس، سوف يمتلئ المستوى الثالث قريباً ! |