| O halde indir onu. Seni durduran bir şey yok. | Open Subtitles | إذن ضعه الأن، لا يوجد هناك شييء كى يمنعك. |
| Şirketi benim elimden almanı durduran nedir? | Open Subtitles | مالذي يمنعك من استخدام ذلك لأخذ الشركة منّي ؟ |
| Bu adama olan sevgin, yapmak istediğin şeyi yapmana engel olmasın. | Open Subtitles | لا تتركي حبّك لهذا الرجل يمنعك من فعل ما أردتِ فعله. |
| Daha iyisini yapabileceksen, seni tutan yok. | Open Subtitles | لا أحد يمنعك من تبديل السائق إن لم تكن راضياً |
| Bu, rüyalarında biri seni kovaladığı zaman yatağından kaçmanı engelleyen şeydir. | TED | وهو ما يمنعك من الجري أثناء النوم عندما تطاردك الأشباح في أحلامك. |
| Maalesef seni bu yurt odasına getiren şey aynı zamanda bu makineyi idare etmeni ya da bir parçası olmanı da engelliyor. | Open Subtitles | للأسف , فإن الشيء الذي دفعك لهذه الغرفه هو مايمكن ان يمنعك من تشغيل هذا الجهاز بشكل صحيح |
| Ama bunun hakkında çok düşündüm ve bence seni durduran başka bir şey var. | Open Subtitles | لكني فكرت بهذا كثيرا واعتقد ان هناك شيئا اخر الذي يمنعك |
| Kan kaybetmeni durduran tek şey o olabilir. | Open Subtitles | قد يكون هذا هو الشيء الوحيد الذي يمنعك من نزف الدماء |
| Gitmek mi istiyorsun, git! Seni durduran kimse yok! | Open Subtitles | تريد الذهاب, اذهب لا احد يمنعك |
| O zaman ordu kur. Seni durduran yok. | Open Subtitles | إذًا فلتبنِ جيشًا لا أحد يمنعك |
| Bak, eğer zihnini toparlamak için biraz şeye ihtiyacın varsa sana engel olmam. | Open Subtitles | نظرة، إذا كنت بحاجة إلى القليل من لتعمل بشكل صحيح، أنا لن يمنعك. |
| Kendini aptal yerine koymana engel olmaya çalıştım. | Open Subtitles | أنا مجرد حاول أن يمنعك من صنع أحمق من نفسك. |
| Bu gelecekte basketbol oynamanıza engel olacaktır. | Open Subtitles | و هذا قد يمنعك من لعب كرة السلة في المستقبل |
| Daha iyisini yapabileceksen, seni tutan yok. | Open Subtitles | لا أحد يمنعك من تبديل السائق إن لم تكن راضياً |
| - Seni tutan tek şey kendinsin. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يمنعك عن فعل ذلك هو نفسك. |
| Bu kadınla ilişki kurmanı engelleyen bir şey var. | Open Subtitles | انت مهتم بامرها,لكن هناك شيء يمنعك من بدء علاقة معها |
| Beyine görüntü gönderebiliyorsan, beyinden görüntü çekip almanı... engelleyen şey ne? | Open Subtitles | إذا كان بمقدرك إدخال صور إلى الدماغ فما الذي يمنعك من إنتزاع الصور من خارج العقل؟ |
| Susan, sahip olduğun potansiyeli görmeni engelliyor. | Open Subtitles | سوزان هي ما يمنعك من رؤية قدرتك الحقيقية |
| Buna karşın, öfken ve güven duymaman uyarılarıma kulak asmanı engelliyor. | Open Subtitles | إلا بك الغضب وعدم الثقة يمنعك من إحترام تحذيراتي. |
| Sen ya bir azizsin ya da kalbinin derinliklerinde bir yerde seni bunu yapmaktan alıkoyan bir şey var. | Open Subtitles | إما أنك قديس أو أن شيئا موصد بقوة في داخلك يمنعك من أن الاستجابة بكامل قوة قلبك |
| İşemememiz de gerekiyor ama bu seni onu taşımaktan alı koymuyor. | Open Subtitles | لا يفترض أن نتبول هنا. لكن ما الذي يمنعك من حمله إلى الغواصة. |
| Belki spor yapamıyorum düşüncesi spor yapmana mani oluyordur. | Open Subtitles | نعم، أو ربما التفكير في أنك لا تستطيع ممارسة الرياضة هو ما يمنعك عن ممارسة الرياضة |
| Ama bu seni durdurmadı değil mi? | Open Subtitles | ولكن هذا لم يمنعك ، اليس كذلك ؟ |
| Hem diyabetinin geceleri çalışmanı engellemesi maça gitmeni engelleyecek değil. | Open Subtitles | من العمل ليلا فليس معناته ان يمنعك من الذهاب للمباراة. |
| Ama bunun seni durdurmasına izin verme. Sen gidebilirsin. Benim için sorun yok. | Open Subtitles | لكن لا تدعي ذلك يمنعك من الذهاب، يمكنك الذهاب، لا أمانع |
| Ama sâkin olmayı başarırsan biz gitmeni söyleyene dek birkaç gün burada kalırsan buradan taburcu olmaman için sebep görmüyorum. | Open Subtitles | ولكنك اذا اخذت المسألة برفق ولم تسافر لبضعة أيام لا أرى أي سبب يمنعك من المغادرة هذه أخبار سارة، اليس كذلك؟ |
| Artık ne durduruyor seni? | Open Subtitles | ماذا يمنعك من الإنتقال الآن؟ |