| Yaşlılara dikkat etmelisin. Daha az testosteron daha fazla çekicilik. | Open Subtitles | ينبغي عليكِ الحذر من كبار السن جهد قليل وجاذبية كثيرة |
| Yaşlılara dikkat etmelisin. Daha az testosteron daha fazla çekicilik. | Open Subtitles | ينبغي عليكِ الحذر من كبار السن جهد قليل وجاذبية كثيرة |
| Ona durup, enfekte olmayanları aramamızı söylemen gerekmiyor mu? | Open Subtitles | ألا ينبغي عليكِ أن تطلبِ منه الوقوف وتتحققِ عن غير المصابين؟ |
| Yukarıdakiler yükümü biraz hafifletmen gerektiğini düşünüyor. | Open Subtitles | الضباط يعتقدون أنه ينبغي عليكِ أن تقومين بالتخفيف عني بعض الشيء |
| Kimin olduğunu bulsan iyi olur. Ve sonra ona bir tabut al çünkü onu paramparça edeceğim. | Open Subtitles | إذاً ينبغي عليكِ إيجـادَ الفاعل ، وشراءَ كفنٍ له لأني سأمزقـه إرباً إرباً |
| Yarın dersin olduğunu söylemen gerekirdi. | Open Subtitles | كان ينبغي عليكِ أن تخبريني أن لديكِ صف مدرسي غدا |
| Dawn'ın iyiliği için ne gerekiyorsa yaparım. Sen de yapmalısın. | Open Subtitles | أنا أقوم بما فيه المصلحة لداون كما ينبغي عليكِ ذلك |
| Belki aktif olup onunla konuşup yardım etmelisin. | Open Subtitles | ربّما ينبغي عليكِ أن تكوني سبّاقة وتحدثي معها, ساعدينها |
| Belki onu dairene yemeğe davet etmelisin. | Open Subtitles | ربّما ينبغي عليكِ دعوتُها للعشاء في شقّتُكِ |
| Ancak çocuğunu evlat vermeyi kafana koyduysan bence onun hayatında olmamayı kabul etmelisin. | Open Subtitles | لكن إذا كُنتِ تنوين التخلي عن طفلك أعتقد أنه ينبغي عليكِ تقبل حقيقة أنكِ لن تكونين قادرة على التواجد في حياته |
| Öyleyse şimdi Hong Tae Seong yerine benimle flört etmelisin. | Open Subtitles | إذاً ينبغي عليكِ مواعدتي بدلاً من ( هونغ تاي سونغ ) الآن |
| Öyle mi? Danışmana, yanlış adamı yakalamadan önce danışman gerekmiyor mu? | Open Subtitles | حسناً، ألا ينبغي عليكِ إستشارة المستشار قبل إلقاء القبض على الرجل الخطأ؟ |
| Hayır, gerekmiyor. Sen de dinlememelisin. | Open Subtitles | لا لن استمع وماكان ينبغي عليكِ أنتِ أيضاً أن تفعلي |
| Senin basketbol antrenmanında olman gerekmiyor muydu? | Open Subtitles | ألا ينبغي عليكِ أن تكوني في تدريب كرة السلة؟ |
| Ben gerçekten gidip annemi görmen gerektiğini düşünüyorum. | Open Subtitles | أعتقد حقاً أنّه ينبغي عليكِ الذهاب لرؤية أمّي |
| Bak, biliyorum bu korkunç... ama babasının kim olduğunu bilmen gerektiğini düşünüyorum kendin için olmasa bile bebek için en azından. | Open Subtitles | اسمعي ، أعرف أن ماسأقوله مخيفاً ولكن اعتقد أنه ينبغي عليكِ أن تعرفي والد الطفل إن لم يكن هذا من أجلكِ فمن أجل الطفل إذن |
| Bununla oynamaman gerektiğini biliyorsun. | Open Subtitles | إنكِ تعلمين أنه لا ينبغي عليكِ اللعب بهذا |
| - Hayır anne, sen de içmesen iyi olur. | Open Subtitles | لا يا أمي، ولا ينبغي عليكِ احتساء الشراب أصلاً |
| - Biliyorum. Hastaysan evde olman senin için daha iyi olur. | Open Subtitles | إذا كُنتِ مريضة ، ينبغي عليكِ البقاء بالمنزل لتتعافين |
| Seninle o kadar çok konuştum ki, genç olmana rağmen, şimdiye kadar anlaman gerekirdi. | Open Subtitles | إذا تحدثت معكِ كثيراً على الرغم من شبابكِ ينبغي عليكِ أن تكوني قادرة على الفهم |
| Peki bundan kaçınmak için ne yapmalısın? | Open Subtitles | إذا ماذا ينبغي عليكِ فعله لتجنب ذلك؟ |