| Her şey benim istediğim yoldan yapılacak. Başka yol yok. | Open Subtitles | يجب أن يسير كل شيئ بطريقتي لا يوجد طريق سريع |
| Geri dönebileceğimiz başka bir yol yok mu? | Open Subtitles | آلا يوجد طريق أخر يمكننا أن نعود من خلالة ؟ |
| Mecburen kalacağız. Aşağı inmenin bir yolu yok. | Open Subtitles | سنمرح جيدا باعلى هنا هل يوجد طريق للنزول |
| Kral olmanın başka bir yolu yok, hayatta kalmanın ve hem de 50 yaşını bulmanın. | Open Subtitles | لا يوجد طريق أخر لتصبح ملكاً حياً وعمره 50 فى آن واحد |
| Şimdi Atlantik ve Pasifik arasında açılan yeni bir yol var. | TED | الآن يوجد طريق جديد فتح بين المحيط الأطلسي والهادئ. |
| Bunu yapmak istemeyenler için başka bir yol olmalı. | TED | يجب أن يوجد طريق جانبي صغير للأشخاص الذين لايريدون أن يمضوا بذلك الطريق. |
| Bu bölmeden çıkmanın tek yolu var, o da bu bacadan aşağı inmek. | Open Subtitles | يوجد طريق واحد فقط للخروج من هذه الغرفه وهذا الطريق اسفل هذا الممر |
| Ya onurlu oluruz ya da namussuz. Orta yol yok. | Open Subtitles | اما ان نكون شرفاء او نكون نصابين لا يوجد طريق وسط |
| Tamam. Başka yol yok. Olabilecek tek yol şehrin etrafından dolaşmak. | Open Subtitles | لا يوجد طريق آخر، إن الطريق الآخر الوحيد هو الدوران حول المدينة |
| Mecburuz. Ziyaret odasına başka yol yok. | Open Subtitles | يجب علينا لا يوجد طريق آخر لحجرة الزيارات |
| İçeriye bir şey sokarsak, dışarıya çıkmasının yolu yok mu diyorsun? | Open Subtitles | أنت تقول إذا وضعت شيء هنا لا يوجد طريق آخر للخروج منه؟ |
| Doğru. Hiç yolu yok. Burada tutuluyor. | Open Subtitles | هذا صحيح لا يوجد طريق هنا نضعه لقد نسيت اسمه |
| Dışarı çıkmalarının yolu yok. Mümkün değil. | Open Subtitles | لا يوجد طريق يمكن أن يكون قد خرج منها فقط لا طريق |
| Hayır, başka yol var. Yukarıdaki yeri görüyor musun? | Open Subtitles | لا , يوجد طريق آخر أترين هذه الفنحه التى هى فى الأعلى؟ |
| Görünüşe bakılırsa, Başkan'ın basın odasına doğru bir yol var ama şu anda bir basın toplantısı yapıyor. | Open Subtitles | لا أدري , يبدو أنه لا يوجد طريق للخروج إلا عن طريق قاعة المؤتمرات الخاصة بالحاكم و لكنّه يلقى خطابا الآن |
| İstemediğin biriyle evlemeni koruyacak olan tek doğru bir yol var. | Open Subtitles | يوجد طريق واحد صحيح لحمايتك من ان تتزوجي شخصا لاتريدينه |
| Kültür Devrimi'nde hayatta kalmayı başardıktan sonra, onlar kesinlikle mutluluğa giden tek bir yol olduğuna körü körüne inanıyorlardı: bu da güvenli ve dolgun maaşlı bir işti. | TED | بعد نجاتي من الثورة الثقافية ، اعتقدا وبشده أنه يوجد طريق واحد للسعاده : وظيفة امنة براتب جيد. |
| Hastalığı tedavi için, hastalar için ve aynı şekilde doktorlar için asil bir yol vardı, ama ölmek için asil bir yol yokmuş gibi görünüyordu. | TED | لدينا طريق نبيل لعلاج المرض المرضى والأطباء سواء ولكن لايبدو انه يوجد طريق نبيل للموت |
| Senin için bırakmanın artık tek yolu var Kaybetmek. | Open Subtitles | يوجد طريق واحد يمكنك أن تسلكه.. آلا هو ، الهبوط |
| Buradan kurtulmanın bir yolu var mı? | Open Subtitles | ماذا ستفعل؟ هل يوجد طريق لنخرج من هذه الفوضى؟ |
| Bravo Bir, arkadayım ve burada giriş yok. | Open Subtitles | برافو واحد انا في الخلف لا يوجد طريق للدخول |