| Aslında benim çok sıkıntım yok, ama Jonas'ın sabrı tükendi. | Open Subtitles | حسناً، ليس بذلك القدر بالنسبة لي ولكن يوناس في أسوء حالاته |
| Geçen bahar başladı. Jonas gazetede Çin'le ilgili haberler okudu. | Open Subtitles | لقد بدأ ذلك في الربيع الماضي، يوناس قرأ عن الصين في الصحف |
| Ama Jonas bunu düşünmeyi bırakamıyor ve sürekli bunu tartışıyoruz. | Open Subtitles | لكن يوناس لا ينفكّ عن التفكير بذلك ودائمُ المناقشة في هذا الموضوع |
| Jonas Persson ve eşi buradaydı ve ben şatafatlı bir biçimde saçmaladım. | Open Subtitles | لقد كان يوناس بيرسون وزوجته هنا وأنا أثرثر هراءً فقط |
| Ne kadar korkunç bir hata yaptığımı görüyor musun Jonas? | Open Subtitles | هل ترى يا يوناس فداحة الخطأ الذي ارتكبته؟ |
| Jonas Salk'ın çocuk felci aşısını bulması yedi yılını aldı. | Open Subtitles | لقد استغرق (يوناس سولك) سبع سنوات لصنع لقاح شلل الأطفال |
| Jonas Persson. | Open Subtitles | إنه يوناس بيرسون |
| Bu Senatör Rowan. Ve Jonas Hofler. | Open Subtitles | هذه السيناتور (روين) و(يوناس هوفلر) |
| - Evet, Jonas. | Open Subtitles | (هذا صحيح (يوناس |
| Ben varım. Jonas var. | Open Subtitles | لديكِ أنا ولديكِ (يوناس) |