"يوَدُّ أَنْ" - Translation from Arabic to Turkish

• istiyor
• ister

Kendisi Saç yıkayıcısı işi için başvurmak istiyor. Öyle mi?
وهو يوَدُّ أَنْ قدّمْ طلب للحصول على عملِ ولدِ الشامبو.

Sizinle dansetmek istiyor ama utanıyor.
أنه يوَدُّ أَنْ يَرْقصَ معك، لكنه خجولُ.

İkinci Komutan Martin Pascal size bir şeyler söylemek istiyor.
الضابط التنفيذي مارتن باسكال يوَدُّ أَنْ يَقُولَ لكم شيءُ ايها الرجال

Amirimiz sizinle bir kaç dakika görüşmek istiyor
رئيسنا يوَدُّ أَنْ يَتكلّمُ مَعك، إنتظر لحظة رجاءاً

Eminim bunu sana kendi söylemek ister ama ona izin vermeyeceğim.
l'm متأكّد هو يوَدُّ أَنْ يُخبرَك hisself. لكن l'm لَنْ يَتْركَه.

Bizim patron seninle biraz muhabbet etmek istiyor bazı sorular falan soracak.
ربّ عملنا يوَدُّ أَنْ يتكلم معك قليلا يسألْك بَعْض الأسئلةِ

Davacı kürsüye Bayan Jessica Pearson'ı çağırmak istiyor.
المشتكي يوَدُّ أَنْ يَطلب الآنسة. جيسيكا بيرسون إلى المنصة

Kongre üyesi, önümüzdeki birkaç gün içerisinde başkan yardımcısıyla sakin bir görüşme istiyor.
مع السّلامة. عضو الكونجرس يوَدُّ أَنْ يَأخُذَ دردشة مؤدّبة جداً خلال الأيام التالية مَع نائبة الرئيس.

Yukarı gelmek istiyor.
هو يوَدُّ أَنْ يَجيءَ طابق علوي.

Aslında,... ..yukarıdaki çocuklar ikinizi kalıcı bir ekip yapmak istiyor.
بالتأكيد. في الحقيقة، الأولاد في الطابق العلوي يوَدُّ أَنْ يَجْعلَك إثنان a فريق دائم.

Bakın, eğer uygunsa, amcam sizinle bir iş hakkında görüşmek istiyor.
النظرة، إذا هو لَيسَ غير مناسبَ جداً، عمّي يوَدُّ أَنْ يَتكلّمَ إليك حول a شغل محتمل.

- Müdür Kramer sizi görmek istiyor.
المدير كرامر يوَدُّ أَنْ يَراك.

General Barnes sizi istiyor.
الجنرال بارنز يوَدُّ أَنْ يَراك.

Bu ayini bitirmeden önce Diyakoz Black bir şeyler söylemek istiyor.
قَبْلَ أَنْ نَغْلقُ خدمات هذا الصباحِ... ... أسودشمّاسِ يوَدُّ أَنْ يَقُولَ بضعة كلمات.

Duffy bir kaç şey söylemek istiyor.
دوفي يوَدُّ أَنْ يَقُولَ بضعة كلمات.

Vali benimle görüşmek istiyor.
العمدة يوَدُّ أَنْ يَراني.

Babam seninle konuşmak istiyor.
أبي يوَدُّ أَنْ يَتكلّمَ معك.

- Kaptan sizi görmek istiyor.
- الكابتن يوَدُّ أَنْ يَراك.

Ben, annenler içeri gelmek ister mi?
بن، لا تُفكّرُ أبويكَ يوَدُّ أَنْ يَجيءَ داخل؟

Juno, Bunsen ocağını bağlamak ister misin?
جونو، هَلْ أنت يوَدُّ أَنْ يَضعَ البعضَ في الصندوقِ؟