| Sesiz olmak için para alıyorum Bunla birlikte eğlenceli olabiliyor. | Open Subtitles | ، يُدفع لي لأكون هادئاً ثم قد يكون ذلك ممتعاً |
| - Bana göre her kızın özel biri gibi görünmesi için para alıyorum, doğru mu? | Open Subtitles | أعتقد أنه يُدفع لي لأجعل كل فتاة تبدو مميزة, أليس كذلك؟ |
| para alıyor olmnası mümkün. Ama söylediğim şey doğruydu... onunla hiç tanışmadım. | Open Subtitles | إن من الممكن أن يُدفع له ولكن ما أخبرتك به كان حقيقي |
| Seni azdırıyor, para alıyorsun. | Open Subtitles | "إنه يُثيرك, أن يُدفع لك" |
| - Ne yazık ki saat başına ücret almıyorsun. | Open Subtitles | من المؤسف أنه لا يُدفع لك بالساعة |
| Çok dansçı bağlı gelmesin, bunlar ödenmesi için iyi olması gereklidir. | Open Subtitles | ايها السيدات ، لا تحصلوا علي اموال الراقصين يُدفع لهم ليظهروا بشكل جيد |
| İlacınızın sağlık etkisi, her yıl değerlendirilir ve buna dayalı olarak size ödeme yapılır. | TED | كل عام، سيتم تقييم التأثير الصحي من منتجك، وسوف يُدفع لك على هذا الأساس. |
| Bunun için maaş alıyorum. Önümüzdeki birkaç hafta sen de bunun için maaş alacaksın. | Open Subtitles | هذا ما يُدفع لي لأقوم به، ولبضعة الأسابيع المقبلة، ستفعلين مثلي |
| Borç Koleksiyoncusu olarak bilinir intikam almak için paralı bir askerdir. | Open Subtitles | إنه معروف بإسم جامع الديون مُرتزقة يُدفع له لينتقم بشكل دقيق |
| Bize bunun için para veriyorlar. | Open Subtitles | أجل، هذا ما يُدفع لنا لأجل القيام به. |
| Çünkü buna göre para alıyorum. Mahkemelerimiz çocukları hizaya getirecek durumda değil. | Open Subtitles | لأنه يُدفع لي على عدد الدعاوي المحاكم غير مُناسبة لتربية الأولاد |
| Bazen her zaman yapmayı istediğim şeyleri yapmak için para alıyorum. | Open Subtitles | أحياناً يُدفع لي لفعل أشياء لطالما أردت فعلها |
| Karşılarına çıkıp onlardan hoşlanmışım gibi yapmak için para alıyorum. Müşterilerimle duygusal bağ kurmam. | Open Subtitles | يُدفع لي لأقدم وأتصرّف كما لو كنتُ أحبّهم ولكنني لا أصبح عاطفيّة أثناء تعاملي مع العملاء |
| Şu an böyle inliyor olmasının tek sebebinin bunu yapması için para alıyor oluşu olduğunu anlamışsındır umarım. | Open Subtitles | أنك تدرك أقصد , السبب الوحيد انها تتأوى الآن لأنه يُدفع لها |
| O acenteler de buldukları ev ve yerleştirdikleri çocuk sayısına göre daha çok para alıyor. | Open Subtitles | وهذه الوكالات يُدفع لها بشكل أكبر بناءً على عدد المنازل التي يجدونها والأطفال الذين يقبلونهم. |
| Seni azdırıyor, para alıyorsun. | Open Subtitles | "إنه يُثيرك, أن يُدفع لك" |
| Seni azdırıyor, para alıyorsun. | Open Subtitles | "إنه يُثيرك, أن يُدفع لك" |
| Ne yazık ki saat başına ücret almıyorsun. | Open Subtitles | من المؤسف أنه لا يُدفع لك بالساعة |
| Bunu yapmnak zorunda değilsin. Bunun için ücret ödeniyor. | Open Subtitles | ليس عليكِ القيام بذلك يُدفع لكِ لأجله |
| Tanrının kutsal kitapta söylediklerine bakarsak... günahlar için ödenmesi gereken bir bedel olduğundan... emin olabilirsiniz ve o bedel ödenecektir... | Open Subtitles | ،إذا نظرنا إلى كلام الرب ... في سفر الرؤيا ... فحتماً ثمة ثمن ندفعه لقاء النعم، وذلك الثمن ... سوف يُدفع إن لم |
| Dünyayı kurtarmak için, bir hayatın feda edilmesi ödenmesi gereken bir bedel. | Open Subtitles | لإنقاذ الأرض... كلفة حياة واحدة... هو الثمن الذي يجب أن يُدفع |
| Doğrudan mevduat ile ödeme aldım, banka transferiyle kiramı, internetten vergilerimi ödedim. | TED | فأنا يُدفع لي من خلال إيداع النقود في المصرف، وأسدد الإيجار من خلال تحويل مصرفي، وأدفع ضرائبي مباشرةً على الإنترنت. |
| Onlar ne yapacağını bulana kadar burada kös kös oturmak için maaş alıyorsun. | Open Subtitles | يُدفع لكِ حتى تجلسين طوال اليوم ريثما يعرفون ماذا يفعلون معكِ |
| Muhtemelen nakit paralı bir işi olduğundan geride belge bırakmıyor. | Open Subtitles | ربما مشروع تجاري يُدفع نقدا و بهذه الطريقه إظطر أن يترك أثر |
| - Bana orada para veriyorlar. | Open Subtitles | إنه المكان الذي يُدفع ليّ فيه |