| Şey, düşünceme göre bir kurt adam sadece onu seven biri tarafından öldürülebilir. | Open Subtitles | حَسناً أعتقد ان ذلك المستئذب يُمْكِنُ فقط أن يقتل من قبل شخص يحبه |
| sadece, öldüğün için değil de istemediğin için cevap yazmadığını umabiliyorum. | Open Subtitles | أنا يُمْكِنُ فقط أَنْ أَتمنّى بأنّه بإختيارِكَ ولَيسَ بالمناسبة مِنْ فنائِكَ. |
| - sadece defalarca özür dileyebilirim. | Open Subtitles | يُمْكِنُ فقط أَنْ أقُولُ أنا آسف لما مضى |
| Bir birey ancak kendini yargılaabilir. | Open Subtitles | الجسم يُمْكِنُ فقط أَنْ يَحْكمُ علي تفسة |
| bu ancak bir annenin... hissedebileceği bir duygudur. | Open Subtitles | انها عاطفة يُمْكِنُ فقط أَنْ تحسََّ عاطفة أمِّ. |
| HIV-virusu sadece bedensel sıvıların transferi ile gerçekleşebilir. | Open Subtitles | فيروس إتش آي في يُمْكِنُ فقط أَنْ يُرسَلَ بتبادلِ السوائلِ الجسمانية |
| Cadıların götürmüş olabileceğini düşünebiliyorum sadece. | Open Subtitles | أنا يُمْكِنُ فقط أَنْ أَفترضُ الساحرات وَجدنَه. |
| Aşk adasına sadece 10 kadın alabiliriz. Tamam mı? | Open Subtitles | نحن يُمْكِنُ فقط أَنْ نَأْخذُ 10 نِساءِ لمَحَبَّة الجزيرةِ، حَسَناً؟ |
| Hep bir tane aşk hikâyem olmuştur. sadece bir tane aşk hikâyen olabilir. | Open Subtitles | بينما هو، أنت يُمْكِنُ فقط أَنْ عِنْدَكَ قصّةُ حبِّ واحدة |
| KYjölesini sadece 4 onsluk tüplerde alabiliriz. | Open Subtitles | لكنها حاله طارئه نحن يُمْكِنُ فقط أَنْ نَشتري جيل كي في 4 أنابيبِ أونسَ |
| Ben size sadece ne yaptığımı anlatabilirim. | Open Subtitles | أنا يُمْكِنُ فقط أَنْ أُخبرُك ما أنا عَمِلتُ. |
| Hmm. Onun gibi akıllı olmaya sadece heveslenebilirim. | Open Subtitles | حَسناً، هي افضل محامي اجتمعت به أنا يُمْكِنُ فقط أَنْ أَطْمحُ ان اكُونَ ذكي مِثْلها. |
| Kitty, ben sadece bir kişiye iş imkanı verebilirim. | Open Subtitles | البسيسة، أنا يُمْكِنُ فقط أَنْ أَتحمّلُ لإسْتِئْجار شخصِ واحد. |
| sadece üzerimize ateş açılırsa ateş edebiliriz. | Open Subtitles | نحن يُمْكِنُ فقط أَنْ نُطلقُ إذا مطرودِ على. |
| Yaseminler sadece şafaktan önce toplanabilir, bunu hepimiz biliyoruz. | Open Subtitles | نبات ياسمين يُمْكِنُ فقط أَنْ يُجْنى قَبلَ الفَجرِ. |
| Anlamanız gereken şey, bütün bu sistem uzun vadede sadece tek bir şey üretir: | Open Subtitles | هو حرجُ لفَهْم ذلك كامل تركيبِ هذا النظامِ يُمْكِنُ فقط أَنْ يُنتجُ شيءَ واحد في المدى البعيد الدين. |
| Bana anlattığın gelecekte sadece katliam yok. | Open Subtitles | يُمْكِنُ فقط أَنْ أكثر مِنْ هذا؟ هذه أشياءُ الطريقَ. |
| Kanun gereğince, savaş nedeni, sadece korsan kral tarafından deklare edilebilir. | Open Subtitles | بموجب الرمز، عمل حربي، وهذا يَكُونُ بالضبط ذلك، يُمْكِنُ فقط أَنْ يُعلَنَ مِن قِبل قرصانِ الملكَ. |
| Yine de sanata ancak kendi "psişe"mizin merceğinden bakarız. | Open Subtitles | على أية حال، نحن يُمْكِنُ فقط أَنْ نَنْظرُ فَنَّ خلال عدسةِ أرواحِنا الخاصةِ. ثمّ ليس هناك فَنّ صافي. |
| ancak dehşete çok yakın bir şaşkınlık halini ifade edebiliyorum. | Open Subtitles | يُمْكِنُ فقط أَنْ أَبدي حيرتي كيف تجاوز جرس الإنذار |
| Evet, ancak dikkatli davranmazsak bunu yapamam. | Open Subtitles | لَكنِّي يُمْكِنُ فقط أَنْ أعْمَلُ ذلك عندما نحن حذرون بشأن هذا. |