| Eğer bidonların etrafında çöpler varsa ne zengin ne fakirdir, turistik yerdir. | Open Subtitles | إذا وجدت قمامة بصناديق القمامة فهو بلد سياحي لا غني ولا فقير |
| Oradaki herkesin iğrendiği çöpler onların çöpü değil. | TED | كل القمامة التي يتقزز منها الجميع ليست قمامتهم. |
| Oradaki bütün bu çöpler de ne? | Open Subtitles | من أين أتيت تلك القمامة بحق الجحيم ؟ يبدو أنها نوع من الحواجز, يا سيدي |
| Bütün cadde köşelerinde çöpler yığılmaya devam ediyor. | Open Subtitles | على كُلّ زاوية شارعِ، النفايات تُواصلُ التَكْويم. |
| çöpler çöp kutusuna. Hımm. Mantıklı. | Open Subtitles | القمامة في صندوق القمامة همم ، يبدو معقولاً |
| çöpler sonra Kasap dükkanı, üzerine Mercedes olayı herşey. | Open Subtitles | لكن ثمّ جاء القمامة من، الجزّار، المرسيدس |
| Çöplerle uğraşmana da gerek yok çünkü çöpler benim işim. -Çöpler onun işi. | Open Subtitles | ولا يجب عليك التعامل مع القمامة لأنني انا من يتعامل مع القمامة |
| Bir sonraki projemde... çöpler olacak. | Open Subtitles | فكرتي لأعمالي القادمة هي العمل من القمامة |
| Çünkü çöpçülerde bir insan... ama tıpkı bu çöpler gibi. | Open Subtitles | لأن الجامعين أشخاص مثل هذه القمامة ، لا أحد يعرف عنهم |
| çöpler tekrar kullanılamaz ama, geri dönüşümler kullanılır. | Open Subtitles | القمامة لا يمكن إعادة استخدامها في حين أن المواد قابلة لإعادة التدوير |
| İşten erken geldim o kadar. çöpler atıldı. | Open Subtitles | هيا ، لقد وصلت مبكراً من العمل ، حيث صناديق القمامة بالداخل |
| O sırt çantasını geri almalıyım. Axl! çöpler nerede? | Open Subtitles | يجب أن أعيد تلك الحقيبة القديمة . أكسل , أين هي القمامة ؟ |
| çöpler bahçede bir hafta bekleyip kokmaya başlasa bile... | Open Subtitles | حتى وإن كان ذلك يعني أن تتعفن القمامة في الفناء لمدة أسبوع |
| çöpler hakkında konuşmak istiyorduk. Size yardım etmek istedik. Demek yardıma ihtiyacımız olduğunu düşündünüz. | Open Subtitles | إذًا ، نحن نريد التحدث بشأن القمامة أنت تعلم ، نريد أن نقدم لك يد المساعدة أنتم قررتم أننا نحتاج المساعدة |
| Elbette çöpler ve yemeklerle birlikte tuhaf fareler de var. | Open Subtitles | بالطبع من الممكن وجود فأر مع القمامة والطبخ |
| Bir bütün oldular artık. Şehirde ağaçlar, ormanda çöpler. | Open Subtitles | انها الآن شيءٌ واحدٌ ضخم حاليا يوجد أشجار في المدينة و قمامة في الغابة |
| çöpler, size yüz-yüze konuşmaktan çok daha fazla ipucu verebilirler. | Open Subtitles | قمامة شخص على السور تعطيك في أغلب الأحيان انطباعا أكثر من محادثة وجها لوجه |
| Hepsini öylece kovacak mısın, aynı insandan çöpler gibi? | Open Subtitles | ستركلين مؤخرتهم كما لو أنّهم قمامة بشرية؟ |
| çöpler toplanmadan önce parka gidip çöpkutularına dalmaya ne dersin? | Open Subtitles | ما قولك بأنّ نَذْهبُ إلى المتنزهِ لقليل من الغوص في النفايات قبل أن يظهر جامعو النفاياتَ؟ |
| Bu çöpler için mi geldik bu dünyaya? | Open Subtitles | لقد أتينا ألى هذا العالم الأحمق من أجل هذه الخردة |
| Tobias'ın üt kattaki yatak odasında çöpler tavana kadar yığılı ama diğer yatak odası askeri düzen içinde. | Open Subtitles | الطابق العلوي, غرفة نوم توباياس... فيها نفايات مكومة الى السقف,ولكن الغرفة الآخرى مرتبة بدقة عسكرية |
| Sadece hapiste, bizim attığımız çöpler, denizde yüzen, kıyıya vuran çöpler, insan hayatları. | Open Subtitles | لكن في السِجن، الخُردَة التي نتخلَّص منها الحُطام و ما يقذفهُ البحر هيَ حياةُ بشَر |