| Gövde etrafında çürük muhtemelen spinal travma kopmuş bir uzuv. | Open Subtitles | كدمات شديدة حول الجذع إصابة محتملة بالعمود الفقري طرف مقطوع |
| Sakin ol, Calvin. Başında büyük bir çürük var. | Open Subtitles | إسترخى يا كيلفين, إن لديك كدمة كبيرة على رأسك. |
| Bütün çürük yumurtaları tek bir sepette toplamak... ve gözlerimizi bu sepetten bir an olsun ayırmamak niyetindeyiz. | Open Subtitles | فى الحقيقة , وضعنا كل البيض الفاسد الذى لدينا فى سلة واحدة و ننوى حراسة هذة السلة بعناية |
| Yüz milyonlarca dolarlık çürük borç senedi satmak sizi rahatsız etmedi mi? | Open Subtitles | ماذا عن بيع مئات ملايين القروض علماً أنها فاسدة ألا يزعجك ذلك؟ |
| Bu kadar çok çürük varken, herkes kamyonun altında kaldığını sanar. | Open Subtitles | لديك العديد من الكدمات , سيظن الجميع أنك تعرضت لحادث سيارة |
| Kişinin, çürük elmaların, içinde ne olduğuna bakıyoruz. | TED | وفيها ننظر إلى ما يدور داخل الإنسان، التفاحات الفاسدة. |
| Bir dakika çok çekici bir adamla veya kadınla yataktasınız, bir sonrakinde çürük bir et yığınısınız. | Open Subtitles | في لحظة أنت في الفراش مع فتاة أو مع شاب ولحظة أخرى ستصبح كومة أجزاء متعفنة |
| Savunma yarası yok, yarası yok, çürük yok, bere yok. | Open Subtitles | لا توجد جروح دفاعية، لا تمزقات، لا سجحات ولا كدمات. |
| Vücutta yara bere ya da çürük ya da herhangi bir iz yok. | Open Subtitles | لا تآكلات أو كدمات أو يثبت أثر في الجسم. |
| Ve cisimlere çarpmaktan, sol yanı çürük dolu. | Open Subtitles | وانها حصلت كدمات في جميع أنحاء لها الجانب الأيسر من الوقوع في الأشياء. |
| İyidir. İyiyim. Alt tarafı bir çürük. | Open Subtitles | لا إنها بخير, إنها بخير, إنها مجرد كدمة. |
| O iyi. Sadece bir çürük. Doktor ona bakacak. | Open Subtitles | أنه بخير أنها مجرد كدمة الدكتور سوف يعالجه |
| Aslında bütün çürük yumurtalarımızı bir sepete koyduk, ve bu sepeti özenle korumayı düşünüyoruz. | Open Subtitles | فى الحقيقة , وضعنا كل البيض الفاسد الذى لدينا فى سلة واحدة و ننوى حراسة هذة السلة بعناية |
| Gördün mü? O çürük Humperdinck' le asla evlenmeyeceğini söylemedim mi sana? | Open Subtitles | ألم أقل لك إنها لن تتزوج بهذا الفاسد هامبردينك |
| Hapishane içkisi gibi tadı çöp poşetinde çürük meyveyle demlenmiş gibi. | Open Subtitles | ،طعمها مثل جعة السجن مخمّرة في كيس قمامة .مع فاكهة فاسدة |
| Şöyle düşünün: Bir çürük elma bir kasa elmayı çürütebilir ancak bir sağlam yumurta bir düzine etmez. | TED | فكر على هذا النحو: تفاحة فاسدة يمكن أن تُفسِد برميل ، ولكن بيضة واحدة جيدة لا يمكنها أن تجعل الباقي كذلك |
| Bu kadar çok çürük varken, herkes kamyonun altında kaldığını sanar. | Open Subtitles | لديك العديد من الكدمات , سيظن الجميع أنك تعرضت لحادث سيارة |
| Esas soru, çürük tahtalar nerden geldi? | Open Subtitles | ولكن من المسؤول عن تلك الألواح الفاسدة ؟ |
| çürük bir yumurta da 6000 yıl kalmanın nasıl bir şey olduğu bilir misin? Çok sıkıcıdır. | Open Subtitles | ألديك أى فكرة عن السجن لمدة 6000 سنة فى بيضة متعفنة ؟ |
| Pekala. "çürük" var diyelim, birader. Bununla yaşayamaz mıyız? | Open Subtitles | حسناً ,إذا إعتبرنا ذلك, أخي هل يمكننى العيش مع ذلك العفن |
| O bir sanatçı. Kuru çürük var diyorsa, kuru çürük var birader. | Open Subtitles | إنه فنان و إذا قال يوجد عفن الجفاف فكلامه صحيح, يا أخى |
| Deli değildi. Kokuşmuştu. çürük bir meyve gibi. | Open Subtitles | إنه ليس بمجنون إنه متعفن, كالفاكهة المتعفنة |
| Kaburgalarının altındaki çürük bıçağın kabzasından olmuş. | Open Subtitles | تلك الكدمة تحت أضلاعها؟ هو من مقبض السكين. |
| Çabucak öt yoksa ağzını kendi idrarında mayalanmış çürük köpekbalığıyla doldururum. | Open Subtitles | أعطنا أجوبة، أو سأملأ فمك بسمك قرش فاسد .مخمر في بوله |
| Radha senin çürük botuna binmeyecek. - senin teknene mi binecek? | Open Subtitles | رادها لن تجلس فى قاربك المتعفن إذن هل ستجلس فى حوضك ؟ |
| çürük temel üstünde istemem. | Open Subtitles | أنا لا أريد بِنائه على المؤسسات المتعفنة |
| çürük var mı yoksa iyi fırçalıyor musun? | Open Subtitles | ألديك فجوة تسوس أم تنظفين أسنانك بشكل جيد؟ |