| Onu bir kaç kadeh vernik çıkarıcı içtikten sonra dedim dibe vurduğum zamanlardan biriydi. | Open Subtitles | لقد قلت ذلك بعد عدت لقطات اعلانية عن نوع ما من مزيل الأظافر بالتحديد في لحظة ضعف في حياتي. |
| Ben 14 yaşındayken , o saç çıkarıcı koymak benim şampuan şişesi içinde . | Open Subtitles | عندما كان عمري 14 سنة وضعت مزيل الشعر على زجاجة الشامبو |
| Sıvı oksijen ve amonyak içeren birazcık leke çıkarıcı. | Open Subtitles | أكسجين سائل وبعض مزيل البقع الذي يحتوي على الأمونيا |
| Baştan çıkarıcı ve sığ. Peki neden beni istemiyor? | Open Subtitles | إنه مناور و ضحل ، و لماذا هو لا يريدنى ؟ |
| Bu ayın 13'ünde mezun olacaklar ve baştan çıkarıcı şehrimizi ziyarete geldiklerinde onlara bol şans ve başarı dileriz. | Open Subtitles | سيتخرجون في الثالث العشر لهذا الشهر ونتمنى لهم التوفيق والنجاح عندما يأتون لزيارة مدينتنا المغرية |
| Bence baştan çıkarıcı. Hepimiz sana güveniyoruz. | Open Subtitles | أنا أقول المفرطة في رغباتها، كلنا نعتمد عليكِ |
| Köpeğimin üstüne leke çıkarıcı döktüm. Şimdi o gitti. | Open Subtitles | سكبت مزيل البقع على كلبي والآن مات |
| Aman, tanrım! Leke çıkarıcı düştü. | Open Subtitles | يا للهول مزيل البقع ذهب بعيداً |
| Leke çıkarıcı.Yedek leke çıkarıcı. | Open Subtitles | مزيلٌ للبقع، مزيل بقع إحتياطيّ. |
| Oje çıkarıcı gibi kokuyor. | Open Subtitles | تبدو الرائحة مثل مزيل طلاء الأظافر |
| Oje çıkarıcı olan aseton mu? | Open Subtitles | الأسيتون رائحته مثل مزيل الأظافر |
| Gliserin az bir miktar temizleyici ve pas çıkarıcı ile birleştirilir. | Open Subtitles | أجل، جمعوا بين "الجلسرين" بالأضافة إلي كميات صغيرة .من السائل المنظف و مزيل الصدأ، وُجِدت أيضاً على السفينة |
| Hayır, sadece boya çıkarıcı. | Open Subtitles | لا ، مجرد مزيل الطلاء |
| Tırnak cilası çıkarıcı. | Open Subtitles | مزيل طلاء الأظافر |
| - Mutfakta leke çıkarıcı var. Benimle gelin, üzerinizi temizleyeyim. | Open Subtitles | لدي مزيل بقع في مطبخ الطائرة |
| Leke çıkarıcı. | Open Subtitles | {\pos(192,215)}"مزيل بقع، "مرحباً |
| Daniel'i leke çıkarıcı deterjanla buraya yolla. | Open Subtitles | أرسلي (دانيل) إلي هنا مع مزيل للبقع |
| Baştan çıkarıcı ve sığ. | Open Subtitles | ... إنه مناور ، و ضحل |
| Bence bu, işin baştan çıkarıcı cazibesine bir kanıt; kim olduğunu tam bilmediğiniz güçlü bir şahıs hayatın karmaşık, belirsiz soru ve gerginliklerine basit yanıtlar sunuyor. | TED | إنها وصية -في إعتقادى- للمناشدة المغرية لأحد الشخصيات العامة ذات النفوذ تعرض عليك إجابات سهلة وبسيطة لأسئلة الحياة المعقدة والماكرة والأمور المقلقة. |
| Kötülüğün baştan çıkarıcı doğası. | Open Subtitles | طبيعة المغرية للشرّ. |
| Veya köpürmüş baştan çıkarıcı? | Open Subtitles | أم المفرطة في رغباتها؟ |