| Kadının çarptığı yaya, o anda ölmüş. | Open Subtitles | كان ذلك بشعاً الشخص الذى صدمته مات على الفور |
| Çöp kamyonunun çarptığı sıska bir çocuk hakkında bir haber görmüştüm, | Open Subtitles | رأيت بعض الأخبار عن شاب نحيف صدمته شاحنة نفايات |
| - Başım oturma odasının duvarına çarptığı an o da velayet haklarını yitirmişti. | Open Subtitles | حين اصطدمت رأسي بجدار غرفة المعيشة أعتقد ذلك |
| Güneş, milyarlarca parçacığın birbirine çarptığı birbiriyle etkileşime girdiği bir yerdir. | Open Subtitles | والشمس مكان حيث هناك مليارات الجسيمات تصطدم وتتفاعل مع بعضها البعض |
| "Eğer çarptığı rahip onu affetmişse biz niye affedemiyormuşuz?" | Open Subtitles | ان كان الكاهن الذي صدمه غفر له إذاً لماذا لا نستطيع نحن؟ |
| Enkaza bakınca çarptığı yer ile bulunması gereken yer arasındaki mesafe yaklaşık dört metre. | Open Subtitles | ما لدي هنا يقول أن الطرف الشمالي الأقصى للحطام يشير إلى نقطة صدام تقريباً |
| Ve araba kazası ile ilgili resimleri bloguna koymuş -- bu onun Mercedes'i -- tam burada da çarptığı Lada Samara. | TED | ووضع صور في المدونة عن حادث سيارته هذه هي المرسيدس الخاصة به و هنا اللادا سمارا التي صدمها |
| Son kabloya çarptığı andaki yükseklik ne? | Open Subtitles | ما هي القياسات التي إصطدم بها بالسلك الأخير ؟ |
| Doğru, asfalta kafasını çarptığı yer değil mi? | Open Subtitles | هذا صحيح حيث إصطدمت رأسه بالرصيف، أليس كذلك؟ |
| Kamyonun çarptığı panel sağlam duruyor. Her ihtimale karşı daha da sağlamlaştırdık. | Open Subtitles | اللوح الذي صدمته الشاحنة يبدو سليمًا، وسنعززه من باب الاحتياط. |
| Aynı şey taksinin çarptığı adam için de geçerli. | Open Subtitles | نفس الأمر حدث مع الشخص الذي صدمته سيارة أجرة |
| Uçak, okyanusa çarptığı zamanki hissiyatı bize anlatabilir misiniz? | Open Subtitles | هل يمكنك إخبارنا كيف كان الوضع عندما اصطدمت الطائرة بالمحيط؟ |
| Araba çarptığı ana kadar. | Open Subtitles | ابتداءً من اللحظة التي اصطدمت به السيارة |
| Çünkü onun arkadaşı, senin eski-kız arkadaşın, bir araba çarptığı için kritik durumda. | Open Subtitles | ، لأنّ صديقته ، أيّ خليلتك السّابقة بحالة حرجة، بعد أن اصطدمت . بها سيّارة وهرب سائقُها |
| Maçlarda topun filenin üst kısmına çarptığı anlar vardır, ve bu kısacık an içerisinde, topun fileyi geçeği ya da takılacağı belli olur. | Open Subtitles | هناك لحظات في المباراة تصطدم الكرة بأعلى الشبكة و للحظة يمكنها أن تتحرك للأمام أو تسقط للخلف |
| Arabanın çarptığı ve insanın o arabanın içinden yürüyerek çıkmasının imkânsız olduğu bir film gördün mü? | Open Subtitles | هل رأيت من قبل في الأفلام سيارة تصطدم وتتحطم بطريقة لا يمكن أن يخرج منها أحد حيا؟ |
| Amcam bir keresinde arabasıyla çarptığı bir armadilloyu pişirmişti. | Open Subtitles | مرة قام عمي بالطبخ حيوان المدرّع الذي صدمه بسيارته |
| Ona çarptığı adam hakkında kötü hissedip hissetmediğini sordum. | Open Subtitles | سألته إن شعر بالأسى على من صدمه |
| Arabanın çarptığı yerde büyük bir çukur oluşmuş. | Open Subtitles | هناك علامة كبيرة في موقع صدام السيارة |
| Bu hastanede, arabasıyla çarptığı kadının, büyük iç yaralarını görmemesi gereken korkmuş bir adam! | Open Subtitles | في هذه المستشفى، هو رجلا خائف ليس بحاجة إلى أن يرى الإصابات الداخلية الهائلة للمرأة الت صدمها بسيارته! |
| Sessiz ol. 6 numaralı yatakta solunum cihazına bağlı hasta ve şu motosikletlinin çarptığı adam var. | Open Subtitles | المكان هادىء, فقط الغرفه رقم 6 بها من يستمر بالرنين. فتى إصطدم بدراجه بخاريه. |
| Arabayı bulduklarında dedikleri şey şanslıymış çünkü çarptığı Joshua ağacı onun uçurumdan yuvarlanmasını engellemiş. | Open Subtitles | عندما وجدوا السيارة، قالوا... أنها كانت محظوظة لأن... شجرة اليوكا التي إصطدمت بها حمتها من السقوط من فوق الجرف |
| Gezegene bir meteor çarpması, çarptığı yerin orada olmadığınız sürece o kadar da kötü değildir. | Open Subtitles | إن ارتطم نيزك بالكوكب، فلا مشكلة في هذا، إلا إن كنت بموقع ارتطامه |
| çarptığı arabanın sürücüsünün adı Harold Lloyd'du. | Open Subtitles | والسياره التي اصطدم بها كان يقودها شخص اسمه "هارولد لوي" |