| İşin kötü yanı biz bu çeşitliliğin büyük kısmını kaybediyoruz, hem de sürekli. | TED | الأمر المأساوي هو أننا نخسر الكثير من هذا التنوع اللغوي في كل وقت. |
| Dilbilimsel çeşitliliğin güzel yanı şu, insan aklının ne kadar maharetli ve esnek olduğunu gösteriyor. | TED | الآن، يكمن جمال التنوع اللغوي في أنه يكشف لنا كيف أن العقل البشري عبقري ومرن. |
| Büyük camgözlerin genetiğini incelediklerinde, çeşitliliğin çok düşük olduğunu görmüşler. | TED | عندما تفحصوا جينات أسماك القرش المًتشمسة اكتشفوا ان التنوع الجيني ضئيل بشكل لا يصدق |
| Belki de nedeni, genetik bir darboğazdır. Belki de bundan 12 bin yıl önce gerçekleşen herhangi bir tıkanıklık, genetik çeşitliliğin az olmasına neden olmuştur. | TED | ويُتقد ان ذلك عنق زجاجة , عُنق زجاجة جيني يعتقد انه حدث منذ 12000 سنة مضت وتسبب في انخفاض التنوع |
| Ama hayvanat bahçesinde bu çeşitliliğin çoğunu kaybedip farklı mikrop türleri elde edinmişlerdi. | TED | لكن في حديقة الحيوان، خسروا معظم هذا التنوع وحصلوا على مجموعة أخرى من الميكروبات. |
| Çünkü çeşitliliğin sizinle alakası olmadığını düşünebilirsiniz, fakat hepimiz bu sistemin bir parçasıyız ve bizler çözümün bir parçası olabiliriz. | TED | لأنك قد تعتقد أن التنوع لا علاقة له بك، ولكننا جميعاً جزء من هذا النظام ويمكننا جميعا أن نكون جزءا من ذلك الحل. |
| İki numaralı prensip: Bu çeşitliliğin farkına varmalı ve kutlamalıyız. | TED | المبدأ رقم اثنان: علينا أن نتقبل التنوع و أن نعترف به |
| Teknoloji gücündeki çeşitliliğin azlığına sebep olan çok çeşitli problem vardır. | TED | الآن، هنالك مجموعة واسعة من المشاكل التي تساهم في نقص التنوع في فرض التكنولوجيا |
| Kabilecilerden, kozmopolit olmanın ve çeşitliliğin güzelliğini öğreneceğiz. | TED | ومن القبليين، سنتعلم جمال العالمية وجمال التنوع. |
| Onun yerine, çeşitliliğin, şirketlerini daha iyi ve yenilikçi yaptığını anlasınlar diye. | TED | بل انطلاقا من فهمهم بأن من شأن التنوع أن يجعل منظمتهم أكثر ابتكارًا وأفضل. |
| Afrika kıtası boyunca ağır ağır gezerken, bulduğum şeylerden biri bu, ben de çeşitliliğin görüntüsünü fotoğrafladım hemen. | TED | هذا ما اكتشفته عندما سافرت مراراً وتكراراً في جميع أنحاء قارة إفريقيا وقد صَورت المشهد كدليل على التنوع. |
| Aralarında milyonlarca yıldır süren silahlanma yarışı günümüzdeki sıra dışı çeşitliliğin oluşmasına neden olmuştur. | Open Subtitles | سباق التسلح بينهم هذا خلال ملايين السنين هو ما أنتجَ التنوع الهائل في أشكال الحياة .الذي نراه اليوم |
| Bu kaosun içinde bir düzen sonsuz çeşitliliğin ardında bir model doğumla ölümün sonsuz dönüşümü yaratma ve yok etme var. | Open Subtitles | ..هناك بعض النظام في كل هذه الفوضى نمط واحد وراء كل هذا التنوع الا نهائي إنها دائرة الولادة والحياة |
| Tarımımız Dünya üzerindeki insanların 2 katını besleyecek kadar olsa da çeşitliliğin yerini tek tip ürünler aldı. | Open Subtitles | قادرة على سد حاجة ضعفي سكان الأرض من الطعام ولكننا اخترنا التنوع مكان التوحيد |
| Başlıca ormanlar Dünya üzerindeki biyolojik çeşitliliğin dörtte üçüne ev sahipliği yaparlar ki bu da | Open Subtitles | من أهمية هذه الغابات هي انها تشكل موطن لثلاثة أرباع التنوع البيولوجي على الكوكب |
| Bu ilgi, Tanrı'nın yaratılışının güzelliğe ve inanılmaz miktardaki çeşitliliğin getirdiği bulmacaya karşı dünyanın gözünü açacaktı. | Open Subtitles | وكان هذا الاهتمام ما فتح عيون العالم علي جمال خلق الرب و حتماً علي التنوع المدهش في الطبيعة أيضاً |
| Bu çeşitliliğin bizimle ilgili olduğunu düşündürecek bir sebep henüz yoktu. | Open Subtitles | لم يقم هذا التنوع في تلك اللحظة بتأثير علي الإنسان |
| Bu inanılmaz çeşitliliğin kaynağı, yaşamın kendisidir. | Open Subtitles | وربع جميع الأنواع البحرية مصدر هذا التنوع الاستثنائي هو الحياة نفسها مرة أخرى |
| Bu ve diğer metabolizma ile otoimmuniteye bağlı hastalıklardan her biri bağırsağımızdaki sağlıklı çeşitliliğin yok olmasına bağlıdır. | TED | يتربط كل مرض من هذه الأمراض والعديد من الأمراض الأخرى المتعلقة بالاستقلاب والمناعة الذاتية بخسارة التنوع الصحي في الأمعاء. |