Gerçek, bu gezegen ile ilgili ilk algıyla tamamen çelişiyor. | TED | والواقع أن هذا يناقض تصوراتنا الأولية لهذا الكوكب. |
Zamansal kaymanın bu türü insan deneyimi ve fizik yasaları ile çelişiyor gibi gözükmektedir. | Open Subtitles | يبدو أنه يناقض قوانين الفيزياء , و التجارب البشرية |
"Zenci" kelimesini ırkçı bir şekilde kullandığı otuz olay ve bunlar yemin altında verdiği ifadeyle çelişiyor. | Open Subtitles | في 30 مناسبة قام بإستخدام كلمة زنجي، في سياق هجوم عنصري قوي وهذا يناقض تماماً ما ادلى به من شهادة تحت القسم. |
O da bizim bulduğumuz kanıtlarla çelişiyor. | Open Subtitles | انه تناقض كامل لدليلنا حسنا المدعي العام يترك الرسائل على جهازي |
Bunun evrenin en küçük yapıtaşı olması kavramı çelişkili bir biçimde, tüm evreni kapsadığı olasıIığı ile çelişiyor. | Open Subtitles | فكرة أن هذا هو المكون الأصغر ليس في تناقض أو خلاف مع مقولة أنه ربما يمثل الكون بأكمله أيضاً |
İlk ifadesindeki kronoloji ile sorgu yargıcının raporundaki çelişiyor. | Open Subtitles | إفادته الأولية تتعارض مع الجدول الزمني للأحداث في تقرير الطبيب الشرعي |
Bazı küçük detaylarında, açık bir şekilde görebiliriz ki patent yasaları kendi maksadıyla çelişiyor yararlı sanatların ilerlemesini teşvik etmek. | TED | إنها الأجزاء الصغيرة منه، وفي هذه التفاصيل الصغيرة يمكن أن نرى بوضوح قانون البراءات يتعارض مع مقصده: لتعزيز تقدم الفنون المفيدة. |
İtirafı bazı kanıtlarla çelişiyor. | Open Subtitles | الأشياء قالت في اعترافاتها تتناقض بعض الأدلة. |
"Zenci" kelimesini ırkçı bir şekilde kullandığı otuz olay ve bunlar yemin altında verdiği ifadeyle çelişiyor. | Open Subtitles | في 30 مناسبة قام بإستخدام كلمة زنجي، في سياق هجوم عنصري قوي وهذا يناقض تماماً ما ادلى به من شهادة تحت القسم. |
Önce Kristopher'ın değil Damian'ın çıktığını söylediler, bu da ifadeyle çelişiyor. | Open Subtitles | قالوا بأن داميان غادر أولاً و ليس كريستوفر و هذا يناقض الأفادة |
Ama bu "süpriz"in amacıyla çelişiyor Albay. | Open Subtitles | هذا يناقض مفهوم أن يكون مفاجئ |
Vücuduyla olay yerin çelişiyor. | Open Subtitles | جسده يناقض مسرح جريمتكم |
Bu senin ifadenle kesinlikle çelişiyor, farkındasın değil mi Campbell? | Open Subtitles | تعرف أن هذا يناقض إفادتك تمامًا، صحيح، (كامبل)؟ |
Bu Bay Nicol'ün fotokopi versiyonuyla doğrudan çelişiyor. | Open Subtitles | وهو ما يناقض تماماً تقرير السيد (نيكل) |
Tek bildiğim DNA testiyle izotop testi birbiriyle çelişiyor. | Open Subtitles | كل ما أعرفه هو أن نتائج تحاليل الحمض النووي تناقض مباشرة تحاليل النظائر |
Ve eğer, özellikle bu ikisini hayati kararlarınızı almanızda, hayatın derin gerçeklikleri olarak görürseniz her ikisinin biribiriyle çelişiyor göründüğünü de farkedeceksiniz. | TED | إذا كانت الحقيقتين ذات مغزيين عميقين يجب المرء أن يعيش بموجبهما.. ويبني عليهما قرارت مصيرية.. سيبدو وكانه هناك تناقض طفيف بينهما. |
- İki cümle birbiriyle çelişiyor. | Open Subtitles | تلك الجملتين تناقض بعضها البعض |
...sen, Warrick ve Catherine'in aldığı ifadelerle çelişiyor. | Open Subtitles | تناقض الأقاويل القصصية التي حصلت أنت و(كاثرين) و(واريك) عليها |
Raporlar çelişiyor Papa cenapları, Kimisi 10,000 diyor, kimisi daha fazla. | Open Subtitles | تقارير تتعارض صاحب القداسة، البعض يقول 10,000 البعض يقول أكثر. |
İtirafı bazı kanıtlarla çelişiyor. | Open Subtitles | لأن بعض الأشياء التي قالتها في اعترافها تتعارض مع بعض الأدلة |
Gerçi bu yasa 1990 yılındaki Devlet, Eichman duruşmasında ortaya çıkan birinci anayasa değişiklikleri konuşma özgürlüğü yasasıyla çelişiyor. | Open Subtitles | و على الرغم من تطبيق القانون يتعارض مع الحق الأول لحريّة التعبير على النحو المنصوص به عام 1990 في القضية لدى المحكمة العليا |
Son ifadesi direk olarak önceki yeminli ifadeleriyle çelişiyor. | Open Subtitles | كل شهادته الأخيرة تتناقض مع شهادته السابقة تحت اليمين القانونية |