çok sayıda insanın, apaçık soruların ve ölçülebilir cevapların olduğu anketlere alınması yerine araştırmacılar bireysel görüşmelerle, bazen küçük gruplarla, kişilerin daha açık tartışmalara dahil edildikleri mülakatlar yürüttüler. | TED | بدلا من أخد تصويت عدد كبير من الناس مع أسئلة واضحة وإجابات قابلة للقياس الكمي، أجرى الباحثان مقابلات شخصية، أحيانا في مجموعات صغيرة، مع إشراكهم في مناقشات أكثر انفتاحا. |
Vatanseverlikle ilgili birçok pozitif şey de vardır ve çok sayıda insanın birbirini önemsemesini, birbirine yakınlık göstermelerini ve kolektif eylem için bir araya gelmelerini sağlamak olumlu bir şeydir. | TED | حيث لها ايضاً العديد من الايجابيات وكذلك قدرتها على جعل عدد كبير من الناس يهتمون ببعضهم يتعاطفون مع بعضهم ويجتمعون معا لانشطة ذات فائدة |
Telefon konuşmasından bir süre kadar sonra ağlamaya devam etti, ...ardından, çok sayıda insanın kendine baktığını fark etti. | Open Subtitles | إستمر بكاء (سارة) لدقائق بعد إنقضاء المكالمة, "ومن ثم لاحظت وجود عدد كبير من الناس |
Bu kadar iyi durumda olabilmemizin nedeni, dünya üzerinde çok sayıda insanın olmasına rağmen, fikirlerin gücü. | TED | والسبب في أننا يمكن أن نكون جيدين تجاه الآخر ، حتى ولو ان هناك الكثير من الناس على وجه الأرض ، بسبب قوة الأفكار. |
2013 Deolitte araştırması, çok sayıda insanın bakış açılarını gizlediğini keşfetti. | TED | وجدت دراسة أجرتها "ديلوت" عام 2013 أن عددًا كبيرًا من الناس على نحو مذهل قاموا بإخفاء جوانب من هويتهم. |