| Siktir, becerebilsem ben de alırdım ama benim peder tanıdığım en çulsuz adamdır. | Open Subtitles | اللعنة، كنتُ لأفعل ذلك أيضاً ولكن أبي ، أكثر رجل مفلس أعرفه |
| çulsuz bir garson olduğumu, üç çulsuz garson ve iki taksi şoförüyle aynı evde kaldığımı mı? Taksici arkadaşın var ve biz halk otobüsünde miyiz? | Open Subtitles | اني نادل مفلس يتشارك الشقة مع 3 نادلين مفلسين وسائقي سيارات اجرة مفلسين نحن على متن حافلة وانت تعيش مع سائق سيارة اجرة؟ |
| Hayatımda ilk kez bu kadar çulsuz kalmıyorum. | Open Subtitles | لا تقلقي ليست هذه أول مره أكون مفلساً لهذا الحد |
| Devlet çulsuz biraz ama kimse senin burada olduğunu bilmiyor. | Open Subtitles | الحكومة مفلسة ولكن لا أحد يعرف أنك هنا أنت آمن |
| Ama o zaman, ne yazık ki, çulsuz bir denizciydi ve babam, itirazlarıma rağmen nişanımızı bozdu. | Open Subtitles | لكن للأسف ، كان بحار فقير وقام أبي بإنهاء هذه الخطبة بدون موافقتي |
| Times meydanının ortasında da dövüşürüm, çulsuz olmasaydım. | Open Subtitles | "فى منتصف ميدان "تايمز و حتى إذا كنت مُفلس |
| Çünkü senden nefret ediyorum çulsuz. | Open Subtitles | لأنني أكرهك أيها المتعطل |
| Şu andan itibaren hayır kurumu gibi çalışıyorum. Benim için çulsuz olman lazım. | Open Subtitles | من الآن فصاعدًا إنّي مثل الرعاية الإجتماعيّة عليكَ أن تصبح مفلسًا لتحصل على بعضًا. |
| Üniforması gerçeği, büyük vizyonu hariç bir şeyi olmayan çulsuz bir delikanlı olduğunu gizliyordu. | Open Subtitles | لقد اخفت ملابسه حقيقة انه رجل مفلس ولا يملك سوى هذه الرؤية الطموحة لنفسه |
| Anlıyorum. Meşhur olmadan önce 11 yıl bu kasaba da çulsuz bir yapımcı yardımcısı olarak çok sıkı çalışan tez canlı biriydim. | Open Subtitles | لقد عانيت وعملت بهذه البلدة كمساعد شخصي مفلس لمدة 11 عامًا قبل أن أحقق شيئًا لنفسي |
| Claphamlı çulsuz çocuk, ...mucizevi bir şekilde doğumdan gelen haklarına kavuşuyordu. | Open Subtitles | "بواسطة فتى مفلس من "كالافام زُرع بأعجوبة لأجل استحقاقة |
| Ayrıca çulsuz da değilim. | Open Subtitles | لستُ مفلساً أيضاً. |
| Arkadaşın Robbie'nin sağlık sorunu ve çulsuz olmanı göz önüne alırsak iş teklifimi tekrar düşünmek isteyebilirsin. | Open Subtitles | ظننت أنّك تريد أن تعيد النظر على حساب حالة صديقك (روبي) .وعلى حساب كونك مفلساً |
| Bütün parasını ilk karısına bıraktı. Bizimki çulsuz. | Open Subtitles | لقد ترك كل ماله لزوجته الاولى انها مفلسة |
| Yükseldim alçaldım battım, çulsuz kaldım. | Open Subtitles | لقد ارتفعت، لقد ذهبت إلى أسفل، لقد كنت مفلسة لم يكن لدي مال |
| Yani seçeneklerimden biri burada çulsuz şekilde yaşamak diğeri de zengin, şişman biriyle evlenip, nefret ettiğim bir yerde yaşamak? | Open Subtitles | إذاً فأمـامي خيـارين فقط: أن أبقى هنا وأنـا مفلسة أو أن أتزوج رجلا غنيـاً وأن أعيش في مكـانٍ أكرهه؟ |
| Zoidberg'in bu kadar çulsuz ve umutsuzca yalnız olması tesadüf mü yani? | Open Subtitles | (إذاً فهي مصادفة أن (زويدبرغ فقير للغاية ووحيد أيضاً |
| O tamamen çulsuz. | Open Subtitles | -أيّ فندق؟ إنّه فقير جدّاً . |
| Times meydanının ortasında da dövüşürüm, çulsuz olmasaydım. | Open Subtitles | "فى منتصف ميدان "تايمز و حتى إذا كنت مُفلس |
| Çünkü senden nefret ediyorum çulsuz. | Open Subtitles | لأنني أكرهك أيها المتعطل |